Üç çiğ yumurta, nane limon ve bir tutam zencefil. | Open Subtitles | ثلاثة بيوض غير مطهية ، و صلصلة ويسترشر و زنجبيل |
Doğa bu kayıpla başa çıkmayı öğrenmiş, ve dişiler şansı artırabilmek için öbek öbek yumurta bırakıyorlar. | TED | وقد تعلمت الطبيعة ان تعوض هذا النقص حيث ان بيوض الاناث تحوي عدة انوية .. للتغلب على تلك الصعاب. |
Karaya oturmuş ringa yumurtaları tam da onların ihtiyacı olan şey. | Open Subtitles | و بيوض الرنجة المتلاصقة هذه هي بالضبط ما تحتاجه |
Evet ama bu Calliphora vicina yumurtaları iniş zamanını doğrulayacak. | Open Subtitles | نعم, ولكن بيوض الذباب هذه ستوضح وقت الهبوط |
Henüz değil. Asker yumurtalarını öldürdüğüne dair hiçbir şey hatırlamadığını iddia ediyor. | Open Subtitles | ليس بعد، فهو يدّعي عدمَ تذّكر أيّ شيء عن قتلِ بيوض الجنود. |
- TANRIM yumurtalar. | Open Subtitles | يا رفاق , أعتقد أن تلك بيوض. يا ألهي , أنها بيوض. |
O kadar fazla miktarda yumurta var ki ayı gibi büyük bir hayvan bile onları toplama zahmetine katlanıyor. | Open Subtitles | هناك كميات هائلة من بيوض الرنجة لدرجة أن حيوانا كبيرة كالدب سيجدها ذات قيمة تستحق أن يتناولها. |
Ben 10 yaşındayken, annem eve bir ördek yuvasından yumurta getirdi. | Open Subtitles | عندما كنت في العاشرة من عمري, جلبت لي امي عش البطة وفيها بيوض |
Elde edebileceği mükafat, sadece birkaç yumurta ve yavru. | Open Subtitles | الغنيمة الوحيدة وراء هذا هي فراخ و بيوض معدودات |
Ancak kan dolaşımında hiç yumurta olmama gibi bir şans var. | Open Subtitles | لكن هناك احتمال أنه لا توجد بيوض في مجرى الدم الخاص بك |
Fallop tüplerindekiler yumurta değil. | Open Subtitles | تلك ليست بيوض في أنابيب الفالوب |
Hadi ama. Bunlar yumurta ya da koza ya öyle bir şey, baksana. | Open Subtitles | بربكِ، إنها بيوض أو حاضنات، أو ما شابه... |
Balçıkla kaplanmadan önce bedenin üzerinde örümcek yumurtaları varmış. | Open Subtitles | بيوض العنكبوت كانت على الجسم قبل أن يغطى بالطين |
Saat 7:00'de annenin yumurtaları çıkmadan yok edilebilsin diye bir kargaşa çıkaracağız. | Open Subtitles | سنقوم في الساعة السابعة بخلق فوضى كي يتم تدمير بيوض والدتكِ قبل أن تفقس |
Sinekler ve onların yumurtaları olabilir. | Open Subtitles | قد تكون هناك ذبابات كبيرة و بيوض غير مفقسة,ربما |
Bunlar sarı yüzgeçli ton balıklarının yumurtaları. | Open Subtitles | هذه بيوض أسماك " التونة ذات الزعنفة الصفراء". |
Tetik balıklarının yumurtaları iyi bir besindir ve planktonla beslenenler, akıntı onları sürükleyip götürmeden önce toplayabildiklerini toplarlar. | Open Subtitles | تشكل بيوض أسماك الزناد طعاما جيداً للأسماك المتغذية على البلانكتون، فتلتهم منه قدر ما تستطيع قبل أن تجرفها التيارات بعيداً. |
Kuşların yumurtalarıyla ziyafet çekip yuvaya kendi yumurtalarını bırakıyor. | Open Subtitles | إنه يتغذى على بيوض الطيور ويضع بيوضه بعشها |
Yani birisi yaratığın yumurtalarını buluyor, onları çalıyor ve anneyi de yakalıyor mu? | Open Subtitles | هل وجد أحدهم بيوض ذلك المخلوق سرقها, ثمّ أرسلها معه؟ |
Ben bir tavşan kıyafeti giyip herkese çikolatalı yumurtalar vererek okulda dolaşabilirim. | Open Subtitles | لكن ما هو حقيقي فهو حقيقي: يمكنني إرتداء بذلة أرنب وأقفز في أرجاء المدرسة أوزع بيوض الشوكولاتة ذلك لا يجعلني بأرنب. |
Tabii ki kuş onlar. Kuş yuvasındaki yumurtalardan çıktılar, bu yüzden kuş onlar. Düz mantık. | Open Subtitles | بالتأكيد هي طيور، لقد خرجت من بيوض بعش طائر لذا فهي طيور، نتيجة طبيعية |
Kartal yumurtalarının yerini biliyor. | Open Subtitles | إنهُ يعرف أينَ يجدُ بيوض النسور |