Tüm insanlık tarihinin en etkili bazı matematikçileri ve bilim insanları da konuya, genellikle şaşırtıcı şekillerde, dâhil olmuşlardır. | TED | والبعض من أكثر علماء الرياضيات تأثيرًا على مر التاريخ قد أتفق في الرأي في هذه القضية بطرق مثيرة للدهشة |
Avrupa'da yapılan birçok araştırmanın vardığı sonuç aynı: Yaş bakımından çeşitliliğe sahip ekipler daha etkili ve daha başarılı. | TED | هناك العديد من الدراسات الأوروبية التي أظهرت أن الفرق متعددة الأعمار أكثر تأثيرًا ونجاحًا. |
Ama bu bile sizin için değerli bir bilgidir. Bir sonraki destekçi görüşmesinde daha etkili olmanıza yardımcı olacak bir bilgidir. | TED | ولكن هذه المعلومات ستكون قيّمة لك والتي ستساعدك على أن تكون محادثتك القادمة مع راعٍ ستكون أكثر تأثيرًا. |
Projede çalışan ekip, bu görece küçük değişikliğin çok büyük bir etkisi olduğunu farketti. | TED | الآن وجد الفريق أن هذا التغير الصغير نسبيًا أحدث تأثيرًا ضخمًا. |
Bunun benim hayatımın gidişatında da oldukça güçlü bir etkisi olacak. | Open Subtitles | وسوف يترك تأثيرًا كبيرًا على مسار حياتي أنا |
Bilim kurgu ayrıca siyasi yazı tarzının en etkili ve en önemli biçimlerindendir. | TED | الخيال العلمي أحد أعظم أشكال الكتابة السياسية وأكثرها تأثيرًا. |
Bir delilin en etkili şekilde nasıl göz önüne getirileceğine hazırlanmıştık. | Open Subtitles | لنجعل هذا الدليل في مجالًا يُصبح أكثر تأثيرًا |
Bildiğim kadarıyla burada o kadar güçlü ve etkili bir tılsım yok. | Open Subtitles | على حد علمي، لا يوجد تعويذة أقوى تأثيرًا من هذا |
Elindeki tabancadan daha etkili olacaktır bu. | Open Subtitles | أظنك ستجد هذا أكثر تأثيرًا من أسلحتكم الشخصية تلك |
Acı hissetmeme sebep oldukları için diğer kültürden olanları suçlamak benim için kolay olurdu, fakat daha derin düşündüm. Ayrıca başıma gelen en etkili, pozitif, hayat değiştiren şeylerin benden farklı insanlar sayesinde gerçekleştiğini anladım. | TED | كان من السهل أن ألوم أصحاب الثقافات الأخرى لأنهم سبب الألم الذي عشته، ولكن عندما كنت أفكر بعمق، أتيقن أن أكثر الأحداث تأثيرًا وإيجابية، من تلك التي عايشتها، كانت بفضل الأشخاص المختلفين عني. |
Brian'ın bu kademedeki her ajanın toplamından daha etkili olma potansiyeli var. | Open Subtitles | لدى (براين) الإمكانية ليكون أكثر تأثيرًا من كل عملاء هذا القسم معًا |
O anı silindiğinde diğer tüm anıların üzerinde pozitif bir domino etkisi yaratacak. | Open Subtitles | سنُحدث تأثيرًا تراكميًّا إيجابيًّا عبر كلّ ذكرياتك الأخرى. |
Şimdi, "sonralık etkisi" denen bir şey yüzünden bu tartışmanın şu anki etkisi hak etmediği ağırlıkta olacaktır. | TED | بسبب ما يدعى ب "تأثير الحداثة"، سيكون لذلك تأثيرًا مبالغًا به. |
Şimdilik bir etkisi olmadı. | Open Subtitles | لكنّه حتّى الآن لا يبدو أنّ له تأثيرًا. |
Yaşadıklarımın.. ...bende bıraktığı etkisi ve ben bunu anlayamıyorum. | Open Subtitles | أنه مجرد ما حدث كان له تأثيرًا عليّ |
Ama belki de en büyük etki büyükanne ve büyükbabasıydı. | TED | لكن أجداده كانوا أكثر الأشخاص تأثيرًا عليه. |