Sana karşı ne hissettiğini anlatıyor... | Open Subtitles | الحالة الذهنية، و كلّ شيء، إنّها تبوح لكَ بما كان يشعر بهِ حيالكَ. |
Bence bu resim her şeyi anlatıyor. | TED | أعتقد بأن هذه الصورة تبوح بكل شيء |
Gerçekten her şeyi anlatıyor. | TED | حقيقة تبوح بكل شيء |
Kızını, böyle açığa vurman çok aptalcaydı. | Open Subtitles | مما تصرخ؟ أنة من الحماقة أن تبوح بهذا لأبنتك |
Gizleniyorsun. Fazla şey açığa vurmuyorsun. | Open Subtitles | انك تغطى يبدو انك لا تريد ان تبوح كثيراً |
Dedikoducu Kız'ın söylediğinden fazlasını bildiğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | أتعتقد أن فتاة النميمة تعرف أكثر مما تبوح به؟ |
Film hakkında söylediğinden daha fazla şey bildiğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | أتعتقد أنها تعرف أكثر عن الفيلم ـ أكثر مما تبوح به؟ ـ نعم، بكل تأكيد |
Bak, adamım. Ona söyleme dedim. | Open Subtitles | اسمع يا صاح ، أخبرتها بأن لا تبوح لأحد |
Bu da bize başarını anlatıyor. | Open Subtitles | سر باى تبوح لن انك نعرف نحن |
Bize her şeyi anlatıyor musunuz? | Open Subtitles | أأنت تبوح لنا كل شيء؟ |
"Eski Başbakan Karısı her şeyi anlatıyor" | Open Subtitles | "زوجة رئيس الوزراء تبوح بكل الأسرار." |
Hani açığa vurulan sırlardan söz ettin ya. | Open Subtitles | فيما تقوله، وفيما يتعلق بالأسرار التي تبوح بها. |
Sırlarını açığa çıkarmasını sağlamak zor olacaktır. | Open Subtitles | محاولة جعلها تبوح بأسرارها سيكون صعبًا. |
Hiçbir şeyi açığa vurmanı istemiyorum... | Open Subtitles | لا أريدك أن تبوح باى شىء سرى... |
Liv gezginler hakkında size söylediğinden daha çok şey biliyor. | Open Subtitles | (ليف) تعلم أكثر بشأن الرحّالة، وقد كانت تبوح بما تعلمه. |
söylediğinden fazlasını biliyor. | Open Subtitles | -إنّها تعلم أكثر مما تبوح بهِ . |
Evet. Ben de sana söyleme dedim. | Open Subtitles | أجل، وأنا أخبرتك أن لا تبوح لأحد |