Soyle, odaya insanları getiriyor, burada bir sicim asılı duruyor, ve burada da diğer bir sicim asılı duruyor, | TED | قالت أنها ستجلب أناسا إلى الغرفة ستكون هناك سلسلة تتدلى في هذا المكان، وأخرى هنا |
Mapetla'nın ölümünden bir önceki gün polislerden biri başka bir mahkuma Mapetla'nın bir ipin ucunda sallanan bir kuklasını göstermiş. | Open Subtitles | في اليوم ما قبل وفاة مابيتلا أظهرت الشرطة سجينا آخر دمية من مابيلا تتدلى من حبل مشنقة |
Sabah bayrak direğinde kıçından seni sallandıracağım. | Open Subtitles | سأجعلك تتدلى من سارية العلم غدا صباحا |
En etkili sigara karşıtı kampanya buydu. Ağzından sarkan eğilmiş sigarayı fark etmişsinizdir, | TED | لقد كان الإعلان الاكثر فعالية للإقلاع عن التدخين هو هذا. سوف تلاحظون أن السيجارة تتدلى وكأنها ذابلة من فم هذا الشخص, |
İşte, sonunda yakaladı. Avının bir kısmı ağzından sarkıyor. | Open Subtitles | هنا يتضح بأنها تتغذى, توجد قطعه من وجبتها تتدلى خارج فكيها |
Tüm kabin tek halat üzerine sarkıyordu. | Open Subtitles | والمقصورة بأسرها أصبحت تتدلى بكابل واحد. |
"Öyle yükseklerde ki kulenin tepesinde boş boş sallanıyor!" | Open Subtitles | عاليا في القلعة تتدلى اليقطينة الفارغة |
Her direkten fenerler sarkar Ve periler kovuklarından çıkar | Open Subtitles | والفوانيس تتدلى من كل وظيفة الجنيات ترك معيشتهم |
Onu bu kapıda kemeri ile asılmış olarak. | Open Subtitles | وجدنا له هذا الصباح تتدلى من هذا الباب بواسطة حزامه الخاصة . |
Orada öyle hareketsizce oturup, o kocaman yumuşak elinin havada asılı kalması nasıl hissettiriyor? | Open Subtitles | ما شعورك يا مارشال وأنت تجلس هناك بعجز يداك الكبيرة المترهلة تتدلى في الهواء |
♪ Melekler asılı tutar ♪ ♪ Kanatlarıyla ezerler ♪ ♪ Kalbinde delik ♪ ♪ Kalp deliği ♪ ♪ Tarihe karışıyorum ♪ | Open Subtitles | ♪ الملائكة تتدلى ♪ ♪ أجنحة كل المهترئ ♪ ♪ حفرة في مكان القلب ♪ |
Kâlbime asılı bir şekilde duran ve her hareket edişimde sallanıp birbirine dolanan ağırlıklar varmış gibi hissediyorum. | Open Subtitles | يبدو الأمر وكأن هنالك أوزان صغيرة تتدلى من قلبي التي تتأرجح وتُسحب في كل مرة أتحرك فيها |
Sadece söylüyorum, öylece sallanan penisiyle önünde bir adam duruyor. | Open Subtitles | أنا فقط أقول أنه يوجد أمامك رجل عار و حاشيته تتدلى أمامه |
Tek ihtiyacın olan sarı bir şerit ve tavanda sallanan bir ip. | Open Subtitles | كل ما تحتاج اليه هو بعض الأشرطة الصفراء و مشنقة تتدلى من السقف |
# Tatlım, onları kulaklarımda sallandıracağım. # | Open Subtitles | "الحبيب. سوف تتدلى منها على أذني". |
# Tatlım, onları kulaklarımda sallandıracağım. # | Open Subtitles | "الحبيب. سوف تتدلى منها على أذني". |
Dışarıda, kıçları pantalonlarından dışarı sarkan bir sürü kanlı, canlı insan var. | Open Subtitles | هناك أناس تتدلى أجسادهم حقاً من بناطيلهم |
Kulübe tavanındaki üfleçten sarkan ayakları, bacakları gözümün önünde hâlâ. | Open Subtitles | كان يمكن رؤية سيقانه وقدماه تتدلى من المروحة فى داخل الكوخ |
Sence de bu şekilde tavandan sarkıyor olman tuhaf değil mi? | Open Subtitles | بعد كل شيء انت الوحيدة التي تتدلى من السقف الاتظنين ذلك غريبا |
Sonra bir gece, çok uzun zaman sonra değil yine koltukta zil zurna sarhoş halde uyuyakaldı sigarası da ağzından sarkıyordu. | Open Subtitles | وفي أحد الليالي ، ليست ببعيدة عن تلك الليلة نام على الاريكة وهو ثملٌ مثل حيوان الظربان وتلك السيجارة تتدلى من فمه |
"Öyle yükseklerde ki... "...kulenin tepesinde boş boş sallanıyor!" | Open Subtitles | عاليا في القلعة تتدلى اليقطينة الفارغة |
Uzun bacakları boynundan aşağıya sarkar. | Open Subtitles | وقدميها الطويلتين تتدلى على رقبت. |
Eve geliyor, kardeşini asılmış olarak buluyor,.. | Open Subtitles | اذا هو يصل للمنزل، يجد اخته تتدلى |
Ben küçük bir kızken, ödevlerimi yaptığım masada asıIı duran bir söz vardı. | Open Subtitles | عندما كنت فتاة صغيرة، كانت هناك لافتة تتدلى من مكتبي مكان عملي واجباتي |
Yasak meyvenin gözümün önünde sarktığını gördüm ve büyük bir ısırık aldım, sulu bir ısırık. | Open Subtitles | لقد رأيت الفاكهة المحرّمة تتدلى امام وجهي وأخذت قضمة, قضمة كبيرة |