Önümüzde uçan şu kuşa bakın. Araba ona tepki veriyor. | TED | شاهد هذا الطير الذي يطير أمامنا. السيارة تتفاعل مع ذلك. |
Yani ikimizde biliyoruz ki uzaylı maddeleri insan biyolojisine negatif tepki veriyorlar. | Open Subtitles | أعني، كلانا.. كلانا يعلم أن المواد الفضائية تتفاعل سلبيا مع البيولوجيا البشرية. |
Bunlar diğer parçacıklarla sadece zayıf kuvvet yoluyla etkileşime geçerler. | TED | النيـوتريـنـوات وهي تتفاعل مع الجسيمات الأخرى فقط بحدود القوة الضعيفة |
Bu üreme algoritmaları zaman içerisinde geliştikçe birbirleriyle böcek sürüleri gibi etkileşime girecekler. | TED | و خوارزميات التوليد هذه تنمو بمرور الوقت، إنها تتفاعل وتتواصل كسرب من الحشرات. |
Bu alanlar gerçek biriyle etkileşim kurduğumuzda daha meşgul bir hale geliyorlar. | TED | وتصبح هذه المناطق أكثر نشاطاً عندما تتفاعل بشكل مباشر مع شخصٍ ما. |
Ve onların insanlara tepki vermelerini sağladık, ama fark ettik ki bu yaratıklar, insanların içindeki çocuğu ortaya çıkarıyor. | TED | وجعلناها تتفاعل مع الناس، لكننا وجدنا أن الناس يكونون لعوبين وكالأطفال معهم. |
Canlı yayın ve bana gerçek zamanlı olarak tepki veriyorlar. | TED | إنما تعرض عليكم مباشرة و تتفاعل معي بالوقت الحقيقي |
Aile içi şiddet örüntüsündeki sıradaki adım, şiddet tehdidini ortaya koymak ve karşı tarafın buna nasıl tepki vereceğini görmektir. | TED | الخطوة الثانية في نمط العنف الأسري هو تقديم تهديد العنف وترى كيف تتفاعل. |
Şiir eski ruj reklamlarına tepki gösterir, ve şiir, söyleyişindeki keskinlikle, dönüşleri ve duraklarıyla, bize, ne isteyeceğimizi, ne yapacağımızı, ne düşüneceğimizi anlatmaya çalışan reklamların diline direnmek için her şeye sahiptir. | TED | القصيدة تتفاعل مع دعايات أحمر الشفاه القديمة، وحدتها عن بيان، انتكاساتها وتوقفاتها، لديها كل شيء لتفعله مع مقاومة لغة الدعايات التي تريد إخبارنا بكل سهولة ما نريده، ما نفعله، ما نفكر به. |
Ve temel fikir, videodaki titreşimleri nesnelerle etkileşebileceğimiz bir şekilde yakalamamız ve nasıl tepki vereceklerini görmemizle ilgili. | TED | والفكرة الاساسية هي إننا سنستخدم الذبذبات في فيديو لتصوير أشياء بطريقة تجعلنا نتفاعل معها ولنرى كيف تتفاعل معنا |
İlk kez son derece interaktif olarak hisseden aktörlere ve gerçekten tepki veren gerçek vücutlara sahip olacaksınız. | TED | لأول مرة سيكون لديك ممثلون لديهم تفاعل حقيقي لديهم أجساما حقيقية تتفاعل بشكل واقعي |
Bahamalar'da, sosyal olarak benekli yunuslarla etkileşime geçen şişe burunlu sakinlerimiz de yaşıyor. | TED | في الباهاما لدينا أيضاً دلافين قارورية المنقار تتفاعل اجتماعياً مع الدلافين المرقَّطة |
Ve bazı temel parçacıklar bu maddeyle etkileşime giriyor ve bu işlem sırasında enerji kazanıyorlar. | TED | و بعض الجزيمات الاولية تتفاعل مع هذه المادة, و تكتسب طاقة أثناء هذه العملية. |
Öyle ki bu iki mikroorganizma doğal ortamda hiç etkileşime girmezler. | TED | الآن، هذه الكائنات الدقيقة لا تتفاعل مطلقا في الطبيعة. |
Sizi her gün etkileşim halinde olduğunuz gerçek dünya bırakmaktansa, sürücü koltuğuna koymanın daha iyi yolu nedir? | TED | وهل من طريقة أفضل لإعادتك في مقعد القيادة من إعادتك إلى العالم الحقيقي الذي تتفاعل معه كل يوم |
Evet, bu yüzden biçim ve işlev dinamik ve karşılıklı bir etkileşim içinde. | TED | حسنا ، الشكل والوظيفة تتفاعل ديناميكيا و تتبادل |
Yakın olduğun insanlarla etkileşimini izlemek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أراك تتفاعل مع الناس المقربين منك |
O zaman, biz de oksitosinle etkileşen diğer dokuz molekülü ölçtük ancak hiçbir etkileri yoktu. | TED | لذا قمنا بدراسة 9 جزيئات أخرى تتفاعل مع الأوكسيتوسين لكن لم نجد أي تأثير يذكر. |
Bu maddelerin birbirleriyle karışması ve tepkimeye girmesi için sıvı bir çözücüye ihtiyaçları vardır: Su. | TED | وكي تتفاعل هذه العناصرمع بعضها فهي بحاجة إلى مذيب سائل؛ وهو الماء، |
Bunlar baya havalı çünkü, sadece bir tip proteinle reaksiyona girebiliyorlar ama karbon nanotüpler kadar ilginç değiller. | TED | وهي رائعة جداً لأنها تتفاعل فقط مع نوع معين من البروتين، وإلا ليست مثيرة للاهتمام بقدرأنابيب الكربون النانونية. |
Ancak robotlar birbirleriyle etkileştiği için, yanındakileri algılayarak esasen takip ediyorlar. | TED | ولأن الروبوتات تتفاعل مع بعضها البعض. فإنها تشعر بجيرانها، وتتابع بعضها. |
Bu da insanlar tarafında kullanılan ve onlarla etkileşimde bulunan şeyleri yapmanın güzelliğidir. | TED | وهذه هي المتعة من عمل الأشياء التي تستخدم و تتفاعل مع الناس. |
Ancak hücrelere enerji veren bu makinalar gerçekten şaşırtıcıdırlar ve tüm yaşamın temelini oluştururlar. Çünkü tüm bu makinalar birbiri ile iletişim halindedirler. | TED | لكن هذه الماكينات التي تعمل داخل الخلايا فعلاً مدهشة جداً، وهي حقاً أساس كل الحياة. لأن كل هذه الماكينات تتفاعل مع بعضها البعض. |