Örneğin eyaletler yeni araba fabrikaları kurmak veya var olanları genişletmek için kıyasıya rekabet ederler. | TED | على سبيل المثال، فإن الولايات تتنافس بشكل فاعل لجذب مصانع السيارات الجديدة أو توسعة المصانع الراهنة. |
Fiyatta rekabet edebilecek alternatif enerji kaynakları istiyoruz. | TED | نريد مصادر الطاقة البديلة التي بامكانها أن تتنافس على السعر. |
Problem şu: ülkeler birbiriyle rekabet ediyor, birbirleriyle savaşıyor. | TED | هذه هي المشكلة: تتنافس بعض البلاد ضد بعضها، ويقاتلون بعضهم البعض. |
Bölünür, yarışır, ve hayatta kalır. | TED | إنها تنقسم، إنها تتنافس إنها تناضل للبقاء. |
Ve bu dans yarışmasını ABD'de yapacaksınız öyle mi? | Open Subtitles | و سوف تتنافس فى مسابقة الرقص هذه فى الولايات المتحدة الأمريكية؟ |
Şirketler yatırım için birbirleriyle yarışıyor ve bir onay olmak yüzlerce toplantı sürüyor. | TED | تتنافس الشركات الناشئة فيما بينها على الاستثمارات، يتطلب الأمر مئات الاجتماعات للحصول على شيك مصرفي. |
Ailem kendilerini rezil etmek konusunda yarışıyorlar. | Open Subtitles | يبدو أن عائلتي تتنافس على من يعرض نفسه للسخرية أكثر |
Erkek böcekler, bu kınkanatlı boynuzları gibi silahlarıyla rekabet ediyor. | TED | بالفعل، تتنافس الذكور بالأسلحة، مثل القرون في هذه الخنافس. |
Ancak çiftleşmeden sonra da spermleriyle de rekabet ediyorlar. | TED | ولكنها أيضًا تتنافس بعد التزاوج بالسائل المنوي. |
O anda, parkta, kokularla, diğer köpeklerle ve sincaplarla rekabet halindesin. | TED | في اللحظة الحالية، هو في المتنزه، وأنت تتنافس مع الروائح، والكلاب الأخرى، والسناجب. |
Dinozorlar, bu dönemde ilkel memelilerle rekabet halinde olduğu için memeli ciğerinin basit yapısını anlamak son derece önemli. | TED | لذا، نظرًا لأن الديناصورات كانت تتنافس مع الثدييات خلال هذه الفترة، فمن المهم فهم المخطط الأساسي لرئة الثدييات. |
Çok az türün, erkekleri birbirleriyle rekabet halinde değil, dahası bir takım oluşturmak için işbirliği yapar. | Open Subtitles | في بضعة أنواع فقط، من ناحية أخرى لا تتنافس الذكور بالجوار مع بعضها لكن تتعاون لتكوين فريق. |
Kumsal, alan için birbiriyle rekabet eden erkek 0rnithocheirus'larla dolu. | Open Subtitles | يمتلئ الشاطئ بذكور الانثوكورص التي تتنافس على مكان للعرض |
Hadi, bununla nasıl rekabet edebilirdin? | Open Subtitles | والفجل والقوائم و. كيف يمكن لك أن تتنافس مع؟ |
Alkol, reseptörler için etilen glikolle yarışır. | Open Subtitles | الكحول تتنافس مع جلايكول الإثيلين على أجهزة الإستقبال |
Ama yine de insanların çiftleşmesini bir yaşam yaratmak için milyonlarca hücrenin yarışmasını bunun nesiller, nesiller boyu sürmesini ta ki annenin nefret ettiği Edward Blake'i, Komedyen'i, sevmesi sonucu bu çelişkili ve akıl sır ermez ihtimallerden senin çıkma olasılığını ihmal ettim. | Open Subtitles | عند الاقتران بين البشر... ملايين وملايين الخلايا تتنافس لخلق الحياة... جيلاً بعد جيل إلى أن... |
Bitkiler, tozlaştırıcılarını çekmek için renkleriyle yarışıyor. | Open Subtitles | لذا النباتات تتنافس لجذب ملقحاتها بالألوان |
Ailem kendilerini rezil etmek konusunda yarışıyorlar. | Open Subtitles | يبدو أن عائلتي تتنافس على من يعرض نفسه للسخرية أكثر |
Bu yüzden, laboratuvarımda, rastgele seçilmiş birçok dünyalar ve bu dünyalardaki kaynaklar için mücadele edecek organizmalarla dolu yüzbinlerce evrim benzetimi gerçekleştirdik. | TED | لذلك، وفي مختبري أجرينا مئات الألوف من محاكاة ألعاب التطور بإستخدام العديد من عوالم مختارة عشوائيا ومخلوقات تتنافس على موارد هذه العوالم |
Diğer okullara karşı yarışırsın. | Open Subtitles | تتنافس مع المدارس الأخرى. |
Her ailenin, yeni sakinler çekmek için yarışan birkaç şehir seçeneğine sahip olması ne tür bir fikir? | TED | اي نوع من الافكار هي ان نفكر بمنح كل عائلة الخيار بين عدد من المدن التي تتنافس لاجتذاب السكان الجدد؟ |
Bayanlar futbol takımları arasında en iyi olan takımlar kupa için kıyasıya yarışacak. | Open Subtitles | حيث افضل فرق كرة القدم النسائية تلتقي لكي تتنافس وتحظى بالكأس |
Çünkü orada da burada olduğu gibi yarışabilirsin ve kafanın üstünde bir şeyler sallanıyor olmaz. | Open Subtitles | لأنه يمكنك التنافس هناك كما تتنافس هنا دون أن يكون هناك أي حبل حول رقبتك |