Ama belli ki sen hissediyorsun. Benim ne yaptığım ve kimi öldürdüğüm senin neden umurunda? | Open Subtitles | رغم ذلك، فواضح أنّك تحفل فلمَ عساك تحفل بما أفعل ومن أقتل؟ |
Bunu söylediğim için beni mazur gör ama ne olmuş? Ne zamandan beri umurunda ki? | Open Subtitles | لا تؤاخذني لقول هذا، لكن فليكُن، منذ متى وأنت تحفل بذلك؟ |
Senin umurunda olan tek şey öbür tarafla bu taraf arasındaki duvarı indirmek ve bunu yapmayacağım. | Open Subtitles | بل تحفل بهدم الجدار بين الجانبين، وإنّي لن أفعل ذلك |
- Bir an bile şüphe etmedim. Testi geçeceğini biliyordum. Hâlâ kardeşini umursuyorsun. | Open Subtitles | علمتُ أنّكَ ستجتاز الاختبار، لازالت تحفل بأخيك، ولا زلت تحفل بحياتكَ الغابرة. |
Bir kerecik olsun, değer verdiğin bir şeyden uzaklaşmasan, başına en kötü ne gelebilir ki? | Open Subtitles | لو لم تتخلى عن شيء تحفل به لمرة واحدة، فما أسوأ شيء كان ليحدث؟ |
Öyle olmak zorundasın. Kimseye, hiçbir şeye önem veremezsin. | Open Subtitles | هكذا يتعيّن أن يكون اسلوب الادارة، لا يمكنكَ أن تحفل بأيّ أحدٍ أو أيّ شيءٍ. |
Bazı sebeplerden ötürü, seni önemsiyor. Kendi hayatını tehlikeye atacak kadar. | Open Subtitles | إنّها لسبب ما تحفل بك لدرجة مجازفتها بحياتها. |
Hala önemsediğin birkaç insanı kurtarmaya çalışmanı izlemek isterim. | Open Subtitles | أودّ أن أرى كم ستجتهد لإنقاذ القلّة التي ما زالت تحفل بك. |
Ve yerle bir olduğunda burada kimin olduğu patronunun umurunda değil. | Open Subtitles | ورئيستك لا تحفل بمَن يكون هنا حين يتم القصف. |
İnsanlığın kapalıysa benim ne yaptığım da umurunda olmamalı. | Open Subtitles | طالما إنسانيتك غائبة، فلا يتعيّن أن تحفل بتصرفاتي. |
Sevgilime ne söyleyip söylemediğim zamanın umurunda mı yani? | Open Subtitles | لحظة، أتحسب وتيرة الزمن تحفل بما أخبره لخليلتي؟ |
umurunda olmadığını söylediğini biliyorum ama en azından onu bir dinle lütfen. | Open Subtitles | أعلم أنّك لا تحفل. لكن من فضلك، أصغ إليه على الأقل |
Bir çevirişimle ölür. Tabii umurunda değilse orası farklı. | Open Subtitles | ليّةٌ واحدة وسيموت، ما لم تكُن تحفل لأمرهِ بالطبع! |
O kızlar umurunda bile değil. | Open Subtitles | -مَن تحامِق؟ إنّك لا تحفل بأولك الفتيات. |
Tek umurunda olan şey kırılgan ölümlülüğün. | Open Subtitles | إنّك لا تحفل سوى بحياتك الفانية الضعيفة |
Tüm bunların içinde Elena'nın rolünü unuttun mu ya da hayatının geri kalanı boyunca ayaklı kan torbası olmasını umurunda değil mi? | Open Subtitles | أنسيت دور (إيلينا) في ذلك؟ أو أنّكَ لا تحفل أنّها ستظلّ محض كيس من الدماء لباقي حياتها؟ |
Öldürdüğün insanları umursamayıp cansız bir nesneyi mi umursuyorsun? | Open Subtitles | إذن تحفل بغرض غير ذي روح ولا تحفل بقتلاك من الآدمين؟ |
Neden bu kadar umursuyorsun? | Open Subtitles | ولمَ عساك تحفل بشأن الأسنان؟ |
Bir kerecik olsun, değer verdiğin bir şeyden uzaklaşmasan, başına en kötü ne gelebilir ki? | Open Subtitles | لو لم تتخلى عن شيء تحفل به لمرة واحدة، فما أسوأ شيء كان ليحدث؟ |
Bu şehir halkına önem verdiğini, şehrin sana ihtiyacı olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | تقول أنّك تحفل بأهل هذه المدينة، وأنّ المدينة تحتاجك. |
Seni önemsiyor. | Open Subtitles | .. انها تحفل لاجلك |
Ama senden, kardeşinden yeğeninden veya önemsediğin başkasından beslenmesine gerek yok. | Open Subtitles | لكن لا داعٍ لتغذيه عليك أو أخيك أو ابنة أخيك أو أي أحد تحفل به. |
Kötü adamların nedenlerini ne zamandan beri umursamaya başladın? | Open Subtitles | مسوّغات؟ ومنذ متى تحفل بمسوّغات الطالحين؟ |
Planları onaylaması gerekmiyor. Kadın parayı bile umursamıyor. | Open Subtitles | لا، ليس عليها المصادقه على المخطط إنها لا تحفل حتى بالمال |