Ama bir büyük olarak senin görevin onun hatalarını affetmek değil mi? | Open Subtitles | فإنه من واجبك كونك الكبير , بأن تسامحه على هذا الخطأ |
- Sadece kullandın diye onu affetmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | مايك؟ فقط لأنك ستسخدمه لا يعني بأن عليك ان تسامحه |
Katolik kilisesi Vatikan olayından dolayı... onu hiç affetmedi. | Open Subtitles | الكنيسةالكاثوليكيةلم تسامحه.. بسببحادثالفاتيكان. |
Burda paniklemiş bir şekilde oturuyorum çünkü annem babam için işinden ayrıImıştı ve babamı asla ama asla affetmedi. | Open Subtitles | ظللت جالسة مرتعبه لأن أمي تركت عملها من أجل أبي لكنها لم تسامحه مطلقاً |
Hatırlayamadığı bir sebepten ötürü onu affetmiyor. | Open Subtitles | هي لن تسامحه أبداً على شيء هي لاتستطيع أن تتذكره |
Annem onu affetmiyor. | Open Subtitles | مامي لاتريد ان تسامحه |
Onu affetmeyecek kadar çok gururlu olduğuna emindim. | Open Subtitles | أنا واثق من أنها كانت تملك كبرياء كبير ولن تسامحه |
Ailesi onu asla affetmeyecek. | Open Subtitles | عائلته لن تسامحه أبداً |
Kardeşi olarak senden rica ediyorum onu affetmek için bir sebep bul. | Open Subtitles | لكنّني ألتمس منك، بصفتك أخاه أن تدخله لقلبك و تسامحه |
Onu affetmek zorundasın. | Open Subtitles | عليك أن تسامحه. |
Kardeşi ve babasının ölümü yüzünden onu affetmedi. | Open Subtitles | إنها لم تسامحه على ما فعله بأبيها وأخيها. |
Belki çapkınlık yaptı ve kadın onu affetmedi. | Open Subtitles | ربما أخطأ ولا تُريد أن تسامحه |
Annemiz onu asla affetmedi. | Open Subtitles | و أمنا لم تسامحه لهذا |
Val yine de onu affetmiyor. | Open Subtitles | حيث ذهب وأخبر (فال) ، ومازالت لم تسامحه |
Rayna beni affetmeyecek. | Open Subtitles | راينا) لن تسامحه أبداً) |