"تستطيع أن ترى" - Translation from Arabic to Turkish

• görebilirsin
• göremezsin
• görebilirsiniz
• görebiliyorsun
• sayede görünmez
• görebiliyor musun
• Sanırım artık size
• görmüyor musun

Böylece sen birlikte başlamanın bizim için ne kadar önemli olduğunu görebilirsin.
لذا تستطيع أن ترى مدى أهمية ذلك لكلا منا للشروع بصورة صحيحة

Onlara baktığın zaman, içlerindeki zayıf insanı görebilirsin.
ولكن عندما تنظر اليهم . تستطيع أن ترى شخص نحيف داخله

Elbette göremezsin! Az önce gözlerine kuru sıkıyla ateş ettim!
بالطبع لا تستطيع أن ترى لقد أطلقت رصاصة فارغة في عينيك

Yani göremeyen birisi olsanız bile elinizi bunun üzerine koyabilirsiniz, yol şeritlerini ve engelleri görebilirsiniz.
لذا حتى ولو كنت أعمى ، يمكنك وضع يدك عليها، تستطيع أن ترى في مسارات الطريق والعقبات.

Önünü görebiliyorsun ama uzaklığını seçemiyorsun.
بإمكانك أن ترى ماأمامك لكنك لا تستطيع أن ترى الأنحاء.

Kızılderililere göre bu sayede görünmez olan şeyleri görebiliyorsun.
يقولوا الهنود أنك تستطيع أن ترى ما لا يرى

Onu görebiliyor musun?
يا إلـهي ، ماذا تستطيع أن ترى هنا ؟

Sanırım artık size söylemekte neden tereddüt ettiğimi anlarsınız ancak şifreyi ben koymadım.
تستطيع أن ترى لماذا ترددت في إخبارك ولكن السفرات ليست من ابتكاري ...

Evlat, gözlerini aç. görmüyor musun?
يا بنى , ليكن لديك بصيرة ألا تستطيع أن ترى ؟

Yani masaya gerçekten yaklaşabilirsen en güzel yerlere kadar her şeyleri görebilirsin.
وإذا اقتربت جدا من المكتب تستطيع أن ترى كل شيء وصولا إلى وردتها

Ve biz açıkça bu duruma girdiğimizde, kökten bir öznelliği, bireyselliğe kökten bir uyumu, kendini geniş bir nesnelliğe açan aklın biricikliğini görebilirsin.
و عندما نكون مدخولين داخل هذه الصيغة على نحو جلي تستطيع أن ترى ذاتية متطرفة دوزنة متطرفة نحو الفردانية, فرادة لما هو العقل

Kısa kollu giydiklerinde... saçlarını düzeltmek için kollarını kaldırdıklarında, oradaki boşluğu görebilirsin.
عندما يرتدون أكمام قصيرة ويرفعن أيدهن لترتيب الشعر تستطيع أن ترى من خلال الأكمام

Dan'in formasının nerede asılı olduğunu hala görebilirsin.
أنت تستطيع أن ترى أن قميص دان لا تزال موجودة

Herhalde göremezsin lan! Gözünün ortasına kuru sıkıyı patlattım!
بالطبع لا تستطيع أن ترى لقد أطلقت رصاصة فارغة في عينيك

Arkanı trafiğe dönüp yürümemelisin. Arabaları göremezsin.
لأنك لا تستطيع أن ترى السيارات هكذا هل تفهم ما أعنيه ؟

Önün fişlerden kulelerle doludur. Önünü bile göremezsin.
- أكوام من الفيشات لا تستطيع أن ترى نهايتهم

Kulakçıkları ve karıncıkları ve kalbin atar damalardan ve toplar damarlardan nasıl geçtiğini görebilirsiniz.
تستطيع أن ترى الأذين والبطينين و، كيف يتدفق الدم في الشرايين والأوردة لدينا.

Yerde bırakılan işlenmiş keresteleri dahi hâlâ görebilirsiniz.
لا تزال حتى تستطيع أن ترى ألواح خشبية المقطوعة والمتبقية على الأرض.

Yerlerini görebiliyor musun?
هل تستطيع أن ترى أين هم يا دودس؟

Nerede bittiğini görebiliyor musun?
هل تستطيع أن ترى إلى أين إنتهيت ؟

Mutlu günlerini düşünüyor, görmüyor musun?
ألا تستطيع أن ترى بأنه يفكر في الأيام التي كان فيها سعيداً ؟