Yeni tamiratçım, Nate ve ne mutlu size ki homurdanıp durduğunuz o arı kovanından kurtaracak sizi. | Open Subtitles | إنه العامل الجديد اسمه نيت و سوف تسعدين عندما تعرفين أنه سوف يزيل لك مجموعة الدبابير الذي كنتي تشتكين منه |
Sen mutlu mutlu ucuza alışveriş yaparsan kocan da tasarruf yaptın diye sevinir. | Open Subtitles | أعني هيا, عندما تسعدين بالخصم الذي حصلتي عليه سيكون زوجك سعيداً بما وفرتي عليه |
Normal manada işe yarar olmayabilirsin ama iyi dostsun, insanları mutlu ediyorsun. | Open Subtitles | قد لا تكونين ذات فائدة بالمعنى التقليدي لكنك صديقة جيدة, أنت تسعدين الناس |
Ama o zaman bile mutlu olamıyorsunuz çünkü kaybettiklerinizi düşünmeden edemiyorsunuz. | Open Subtitles | ولكنك لا تسعدين حتى حينها لأنه لا يسعك أن تكفي عن التفكير فيما فقدتيه |
İşler yolunda gitmediği sürece bir türlü mutlu olamıyorsun. | Open Subtitles | لا تسعدين إلا إن كانت الأمور سليمة |
Brick'i mutlu ediyor musun? | Open Subtitles | هل انت تسعدين بريك ؟ |
Brick'i mutlu ediyor musun? | Open Subtitles | هل انت تسعدين بريك ؟ |
Öp beni. Sen mutlu ol yeter. | Open Subtitles | فقط لو كنت تسعدين بذلك |
Onun için mutlu olacağını sanmıştım. | Open Subtitles | ظننت أنّكِ سوف تسعدين لأجلها. |
Neden mutlu olamıyorsun bunun için? | Open Subtitles | لماذا لا تسعدين لهذا فحسب؟ (لا يمكنها هذا يا (مليندا |
Ağladığında mutlu mu oluyorsun? | Open Subtitles | هل تسعدين بالبكاء؟ |
Burada mutlu olabileceğini düşünüyoruz. | Open Subtitles | نعتقد أنّك قد تسعدين هنا. |
mutlu olduğunda böyle yapıyorsun. | Open Subtitles | هذا ما يحدث عندما تسعدين |
Butun dunyayi mutlu ediyorsun Courtney. | Open Subtitles | أنت تسعدين العالم يا "كورتني". |