"تضعف" - Translation from Arabic to Turkish

    • zayıf
        
    • zayıflıyor
        
    • zayıflatır
        
    • zayıflatıyor
        
    • güçsüzleşiyor
        
    • düşüyor
        
    • zayıflamaya
        
    • zayıflatacak
        
    • azalıyor
        
    • zayıflatacağız
        
    • zayıfladığında
        
    • zayıflatıyorsun
        
    • zayıflar
        
    Altının tek getirisi lükslüktür ve lükslük erkeklerin ruhunu zayıf düşürür. Open Subtitles الذهب يجلب الرفاهية والرفاهية تضعف همم الرجال
    Kan kaybından zayıf düşmüş hayvanlara daha fazla daire çizdirirler, başları dönüp takip etmeyi kesene kadar. Open Subtitles إنها تضعف من شدة فقدان الدم، يشغلون الثور اكثر في الدوائر حتى أنه يتوقف عن الدوار والمطاردة.
    Kalkanlar zayıflıyor ve birkaç silah platformu devre dışı! Open Subtitles الدرع تضعف و العديد من محطات الأسلحة ذهبت
    Atalarımızla olan bağlantımız zamanla zayıflıyor. Önce ekersin, sonra da hasat edersin. Open Subtitles صلتنا بأسلافنا تضعف بمضيّ الوقت، إنّها مسأله زرع وجنيْ
    Işığın gücü karanlığı bastırır zayıflatır. Open Subtitles كثافة الضوء الذي يبدد الظلام تبدو كأنما تضعف.
    Neyle veya nasılsa, kapasiteye sahip olduğu şey her defasında onu zayıflatıyor. Open Subtitles أي كان أو مهما كان هي قادرة على فعل ما تفعله لكنها تضعف أكثر كل مرة
    Hayır, parmaklarım güçsüzleşiyor. Open Subtitles أنا أترجاكي أوه ,أوه كلا.أصابعي تضعف الان
    Asalağın enerji seviyesi hala düşüyor! Open Subtitles ما زالت طاقة الطفيلي تضعف
    300 yıl sonra, güçlü İspanyol kavramları zayıflamaya başladı kıtada. Open Subtitles بعد 300 سنة القبضه الاسبانية قوية وقد بدأت تضعف في القارة
    Hem akciğerlerinde sıvı toplanmasına hem de aortasını zayıflatacak bir inlamasyona neden olabilecek kadar şiddetli bir alerji. Open Subtitles يمكن لنوبة حادّة بما يكفي أن تثير ردة فعل مناعيّة جهازيّة ،مسببة وذمة رئويّة والتهابات قد تضعف الصمام الأبهر
    Fetüsü olan, bakteriyel hastalığı ve mantar enfeksiyonu olan bağışıklık sistemi metabolik gerginliğe dayanamayacak kadar zayıf olan veya ölümcül sorunları da ağrı kesici kullananlar. Open Subtitles الذين ليس لديهم أجنّة، أو إصاباتٌ بكتيريّة وفطريّة تضعف نظامهم المناعيّ إلى درجةٍ لا تحتملُ الإجهادَ الاستقلابيّ
    Jüpiter'den oldukça uzakta dev gezegenin çekim gücünün daha zayıf hissedildiği uzaklıklarda yörüngelerde yüzüyorlar. Open Subtitles تدور حول المشتري بمسافةٍ أبعد حيث تضعف تأثيرات الجاذبية الضخمة للكوكب
    Kaptan, kolunuz zayıf düşene kadar defalarca beni yumruklayacak mısınız? Open Subtitles سيدي، هل ستقوم بلكمي مرارا وتكرار حتى تضعف قواك؟
    Şu anda ne zaman kesilse yaşam gücü zayıflıyor. Open Subtitles الآن في كل مرة ينزف فيها، تضعف قوة الحياة بداخله.
    Borçlar arttıkça devlet politikaları zayıflıyor. TED عندما يرتفع الدين تضعف السياسة
    Yaz mevsimi yerini sonbahara bırakırken güneydeki sıcak su akıntısı zayıflıyor ve soğuk Antarktika suyu kuzeye ilerliyor. Open Subtitles بينما ينتهي الصيف ليحلّ الخريف تضعف التيارات الدافئة المتدفقة من الجنوب وتتقدّم مياه القطب الجنوبي الباردة للشمال أكثر، أقرب لليابسة
    Tepesi üst pencerelerimizi gölgeler, ve kökleri temellerimizi zayıflatır. Open Subtitles الظلام يتوج نوافذنا الآعلى , والجذور تضعف أساساتنا
    45 dakika. Sizin programınıza göre ayarlarız. Şişlik çeperi zayıflatıyor ve kopmasına ortam sağlıyor. Open Subtitles خمس واربعون دقيقه اعملو جدولة لمواعيدكم الاوعيه تضعف الجدار مما تجعله قابلا للانفجار
    Üstelik askerlerin güçsüzleşiyor, Yaşlanıyorlar, gittikçe... kan kaybediyorlar. Open Subtitles إجمالاً، إن قواتك تضعف و تشيخ إنها مصابة بفقر الدم
    20... 15... 10... Sinyal düşüyor. Open Subtitles عشرة، الإشارة تضعف
    Arafın bu dünyaya taşınmasıyla güçlerim zayıflamaya başladı. Open Subtitles بينما يتم دمج المطهر مع العالم الحقيقي , تضعف قواي
    Oyunculardan biri hamle yapmak zorunda olduğunda ancak o hamle durumunu zayıflatacak bir hamleyse. Open Subtitles عندما يتوجب على لاعب التحرك ولكن أي حركة من الممكن أن تضعف موقفه
    Nazarene yaşadığı sürece benim gücüm azalıyor. Open Subtitles أن كل يوم يعيشه النصرانى فان قوتى تضعف
    "Görevimiz bu yayını kesip Dünya'nın gerçek tarihiyle değiştirmek ki böylece Keşişlerin gücünü zayıflatacağız." Open Subtitles مهمتنا هي لوقف بثها واستبدالها مع التاريخ الحقيقي للأرض، والتي سوف تضعف و تقويض الرهبان و أبوس؛ قوة.
    Hipokampüs ayrıca HPA aksının aktivitesini engeller ve sonuç olarak o zayıfladığında, sizin stresi kontrol edebilme yeteneğiniz de zayıflar. TED يقوم الحصين كذلك بتثبيط نشاط محور HPA لذا عندما يضعف، تضعف قدرتك على التحكم بالتوتر كذلك.
    - Benim durumumu zayıflatıyorsun. Open Subtitles -أنت تضعف موقفي
    Birinciden üçüncüye kadar olan kaburgalar en sertleridir dördüncüden dokuzuncaya kadar olanlarsa giderek daha zayıflar. Open Subtitles الآن ، الأضلاع الثلاثة الأولى هي الأصلب من الضلع الرابع حتى التاسع تضعف بشكل تدريجي

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more