Altının tek getirisi lükslüktür ve lükslük erkeklerin ruhunu zayıf düşürür. | Open Subtitles | الذهب يجلب الرفاهية والرفاهية تضعف همم الرجال |
Kan kaybından zayıf düşmüş hayvanlara daha fazla daire çizdirirler, başları dönüp takip etmeyi kesene kadar. | Open Subtitles | إنها تضعف من شدة فقدان الدم، يشغلون الثور اكثر في الدوائر حتى أنه يتوقف عن الدوار والمطاردة. |
Kalkanlar zayıflıyor ve birkaç silah platformu devre dışı! | Open Subtitles | الدرع تضعف و العديد من محطات الأسلحة ذهبت |
Atalarımızla olan bağlantımız zamanla zayıflıyor. Önce ekersin, sonra da hasat edersin. | Open Subtitles | صلتنا بأسلافنا تضعف بمضيّ الوقت، إنّها مسأله زرع وجنيْ |
Işığın gücü karanlığı bastırır zayıflatır. | Open Subtitles | كثافة الضوء الذي يبدد الظلام تبدو كأنما تضعف. |
Neyle veya nasılsa, kapasiteye sahip olduğu şey her defasında onu zayıflatıyor. | Open Subtitles | أي كان أو مهما كان هي قادرة على فعل ما تفعله لكنها تضعف أكثر كل مرة |
Hayır, parmaklarım güçsüzleşiyor. | Open Subtitles | أنا أترجاكي أوه ,أوه كلا.أصابعي تضعف الان |
Asalağın enerji seviyesi hala düşüyor! | Open Subtitles | ما زالت طاقة الطفيلي تضعف |
300 yıl sonra, güçlü İspanyol kavramları zayıflamaya başladı kıtada. | Open Subtitles | بعد 300 سنة القبضه الاسبانية قوية وقد بدأت تضعف في القارة |
Hem akciğerlerinde sıvı toplanmasına hem de aortasını zayıflatacak bir inlamasyona neden olabilecek kadar şiddetli bir alerji. | Open Subtitles | يمكن لنوبة حادّة بما يكفي أن تثير ردة فعل مناعيّة جهازيّة ،مسببة وذمة رئويّة والتهابات قد تضعف الصمام الأبهر |
Fetüsü olan, bakteriyel hastalığı ve mantar enfeksiyonu olan bağışıklık sistemi metabolik gerginliğe dayanamayacak kadar zayıf olan veya ölümcül sorunları da ağrı kesici kullananlar. | Open Subtitles | الذين ليس لديهم أجنّة، أو إصاباتٌ بكتيريّة وفطريّة تضعف نظامهم المناعيّ إلى درجةٍ لا تحتملُ الإجهادَ الاستقلابيّ |
Jüpiter'den oldukça uzakta dev gezegenin çekim gücünün daha zayıf hissedildiği uzaklıklarda yörüngelerde yüzüyorlar. | Open Subtitles | تدور حول المشتري بمسافةٍ أبعد حيث تضعف تأثيرات الجاذبية الضخمة للكوكب |
Kaptan, kolunuz zayıf düşene kadar defalarca beni yumruklayacak mısınız? | Open Subtitles | سيدي، هل ستقوم بلكمي مرارا وتكرار حتى تضعف قواك؟ |
Şu anda ne zaman kesilse yaşam gücü zayıflıyor. | Open Subtitles | الآن في كل مرة ينزف فيها، تضعف قوة الحياة بداخله. |
Borçlar arttıkça devlet politikaları zayıflıyor. | TED | عندما يرتفع الدين تضعف السياسة |
Yaz mevsimi yerini sonbahara bırakırken güneydeki sıcak su akıntısı zayıflıyor ve soğuk Antarktika suyu kuzeye ilerliyor. | Open Subtitles | بينما ينتهي الصيف ليحلّ الخريف تضعف التيارات الدافئة المتدفقة من الجنوب وتتقدّم مياه القطب الجنوبي الباردة للشمال أكثر، أقرب لليابسة |
Tepesi üst pencerelerimizi gölgeler, ve kökleri temellerimizi zayıflatır. | Open Subtitles | الظلام يتوج نوافذنا الآعلى , والجذور تضعف أساساتنا |
45 dakika. Sizin programınıza göre ayarlarız. Şişlik çeperi zayıflatıyor ve kopmasına ortam sağlıyor. | Open Subtitles | خمس واربعون دقيقه اعملو جدولة لمواعيدكم الاوعيه تضعف الجدار مما تجعله قابلا للانفجار |
Üstelik askerlerin güçsüzleşiyor, Yaşlanıyorlar, gittikçe... kan kaybediyorlar. | Open Subtitles | إجمالاً، إن قواتك تضعف و تشيخ إنها مصابة بفقر الدم |
20... 15... 10... Sinyal düşüyor. | Open Subtitles | عشرة، الإشارة تضعف |
Arafın bu dünyaya taşınmasıyla güçlerim zayıflamaya başladı. | Open Subtitles | بينما يتم دمج المطهر مع العالم الحقيقي , تضعف قواي |
Oyunculardan biri hamle yapmak zorunda olduğunda ancak o hamle durumunu zayıflatacak bir hamleyse. | Open Subtitles | عندما يتوجب على لاعب التحرك ولكن أي حركة من الممكن أن تضعف موقفه |
Nazarene yaşadığı sürece benim gücüm azalıyor. | Open Subtitles | أن كل يوم يعيشه النصرانى فان قوتى تضعف |
"Görevimiz bu yayını kesip Dünya'nın gerçek tarihiyle değiştirmek ki böylece Keşişlerin gücünü zayıflatacağız." | Open Subtitles | مهمتنا هي لوقف بثها واستبدالها مع التاريخ الحقيقي للأرض، والتي سوف تضعف و تقويض الرهبان و أبوس؛ قوة. |
Hipokampüs ayrıca HPA aksının aktivitesini engeller ve sonuç olarak o zayıfladığında, sizin stresi kontrol edebilme yeteneğiniz de zayıflar. | TED | يقوم الحصين كذلك بتثبيط نشاط محور HPA لذا عندما يضعف، تضعف قدرتك على التحكم بالتوتر كذلك. |
- Benim durumumu zayıflatıyorsun. | Open Subtitles | -أنت تضعف موقفي |
Birinciden üçüncüye kadar olan kaburgalar en sertleridir dördüncüden dokuzuncaya kadar olanlarsa giderek daha zayıflar. | Open Subtitles | الآن ، الأضلاع الثلاثة الأولى هي الأصلب من الضلع الرابع حتى التاسع تضعف بشكل تدريجي |