Evet, çekilmez biri... ama diğer insanlardan farklı olarak, biber satıyor. | Open Subtitles | نعم، إنها لا تطاق لكنها تبيع الفلفل على عكس بعض الناس |
Hayatım bana öyle çekilmez geliyormuş ki sonlandırmak istiyormuşum. | Open Subtitles | قال لي أن حياتي لا تطاق لدرجة تجعلني أنهيها |
Roman, ihtiyacı dayanılmaz hale gelmeden ona gösterdiğimiz şeyi kabul etmez. | Open Subtitles | الأن حتى تكون حاجيات نورمان لا تطاق لن يقبل بما سنريه |
Her Temmuz, hava sıcaklığı dayanılmaz olduğunda kadınlarını ve çocuklarını uzağa gönderirlerdi. | Open Subtitles | في شهر يوليو ، عندما تصبح حرارة الجزيرة لا تطاق فإنهم يرسلون زوجاتهم و أبناءهم للتصييف |
Burunlarınızda tampon olmazsa, kokuya tahammül edemezsiniz. | Open Subtitles | بدون مقبس الأنف ستكون الرائحة كريهة و لا تطاق |
Henry kendinde değil, ve bu kadın hayatı daha Katlanılmaz kılıyor, sadece bizim için değil tüm Fransa için. | Open Subtitles | هنرى ليس هنري.. وهذه المرأة تجعل الحياة لا تطاق ليس فقط من أجلنا ، بل من أجل فرنسا كذلك. |
Son anların katlanılamaz da olabilir huzur dolu da olabilir, seçim senin. | Open Subtitles | الثواني الاخيره قد تكون سلمية أو لا تطاق القرار لك |
Cameron'un çekilmez bir arkadaşı vardı onu defetmedi, elbette ben de onlara katılmadım. | Open Subtitles | كان لكامرون صديقةٌ لا تطاق ولم تكن هي راضيةً بالتخلص منها وأنا بالتأكيد لم أكن لأقبلَ بالانضمام إليهما |
Söylemeliyim, son zamanlarda bayağı bir çekilmez oldun, Brian. | Open Subtitles | وجب علي القول .. لقد كنت لا تطاق في الآونة الأخيرة ,براين |
Belki içki içmiştir. Çünkü bu yerin yalanını bulup, çekilmez olduğunu anladı. | Open Subtitles | لعلّه سكر لأنّه وجد كذبة هذا المكان لا تطاق |
Demek ki işgüzar, çekilmez ve de kibirli biri. | Open Subtitles | حسنا اذا انها حشريه لا تطاق و مزهوه بنفسها |
Bunları çekilmez derecede manasız olarak görmelisin. | Open Subtitles | بالتأكيد أنتِ تجدين ذلك مملاً بصورة لا تطاق |
Demek istediğim herşey bu kadar çekilmez olduğu... halde onlar bir toplantı yapmak zorunda değiller. | Open Subtitles | أعنى أنهم لم يكونوا سيضطروا لعقد الاجتماع... اذا لم يكن الأمر قد وصل لدرجة لا تطاق |
Böcek zehri, insanların korkularını dayanılmaz bir seviyeye çıkardı. | Open Subtitles | هذه المبيدات قد رفعت حالة الرهبة لديهم لدرجة لا تطاق |
Sıcaklık dayanılmaz dereceydi ve mutfak kültürleri berbattı. | Open Subtitles | الحرارة كانت لا تطاق وما يسمّى بالمطبخِ تحت العصيان |
Şizofrenler için alan ne kadar dar olursa, duygular o kadar dayanılmaz olur. | Open Subtitles | أتعلمين لمرضى الفصام كلما كان ضاق المكان كلما تصبح الأحاسيس لا تطاق |
dayanılmaz olmak için masumların kanını emdi. | Open Subtitles | لقد وجدت أخذ الدّم البريء كي تكون لا تطاق |
Ameliyattan daha yeni çıktı. Ağrısının dayanılmaz olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | لقد خرجت للتو من عمليّة جراحيّة وتقول أنّ آلامها لا تطاق |
Ameliyattan daha yeni çıktı. Ağrısının dayanılmaz olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | لقد خرجت للتو من عمليّة جراحيّة وتقول أنّ آلامها لا تطاق |
Prous'un bize göstermeye çalıştığı, kıskançlığın tahammül edilemez olduğu ve bizi absürt gösterdiği. Fakat bu, bir çıkmaz olduğu kadar, bilgiyi arama yoludur da. Gerçeği arama, acı gerçeği... Aslında Proust'un kaygısı, gerçek ne kadar acı olursa, o kadar iyidir. | TED | بروست يحاول أن يرينا أنّ الغيرة تبدو كأنّها لا تطاق و تجعلنا كالمجانين، لكنها في جوهرها بحث عن المعرفة، بحث عن الحقيقة، الحقيقة المرّة، و في الواقع، عندما يكون بروست معنيّا بالأمر، كلّما كانت الحقيقة أمرّ، كلمّا كان ذلك أفضل. |
Seninle hiç konuşmamıştım ve senin Katlanılmaz göründüğünü düşünüyordum. | Open Subtitles | إننى لم أكن حتى لأتحدث إليك لقد ظننت أنك تبدو لا تطاق |
Kısa zaman içinde, ıstırabın katlanılamaz olacağı ve yalanlar prensinin sadık hizmetkârının bile artık yalan söyleyemeyeceği o hassas ana geleceğiz. | Open Subtitles | قريبًا جدًا، سنأتي إلى إلى تلك اللحظة الدقيقة عندما ستصبح المعاناة لا تطاق أن حتى الخادمة الأمينة |
Bu sıcak Dayanılır gibi değil. Bir şey yapamaz mıyız? | Open Subtitles | هذه الحراره لا تطاق , الا يمكننا فعل شيئ ؟ |
Bu sıcak dayanılacak gibi değil. Bir vantilatör almalıyız Monty. | Open Subtitles | الحرارة لا تطاق يجب ان نحصل على مروحة مونتي |