nehir yatağında yüzen dev baloncuklar gördüm, tıpkı bunun gibi. | TED | فإذ بي أرى فقاقيع ضخمة تطفو على ضفة النهر، كهذه. |
İleri sürdüğüm şey, basitçe alüminyumun üzerinde yüzen bir ikinci kaplama serisiydi. | TED | والذي توصلت إليه كان سلسلة من الجلود الثانوية والتي تطفو مبدئيا على الهيكل الألمونيوم |
Suya bir tane dinamit atar sonra balıkların yüzeye vurmasını izlerdi. | Open Subtitles | كان يرمي اصبع ديناميت في الماء و يشاهد الأسماك تطفو للسطح |
Ve sonra Ay merkezde. Ve yüzüyor ve bu Fransa'da. | TED | ومن ثم القمر فى المركز. وهى تطفو. وهذا هو فى فرنسا. |
Çünkü o dev yaratıkları birbirlerinin etrafında öylesine hafif ve zarif şekilde yüzerken izlemek insanı gerçekten dinlendiriyor. | Open Subtitles | يوم عطلتي, لأنه يوجد شيء ما مُهديء عند مشاهدة هذه المخلوقات العملاقة تطفو حول بعضها البعض, في خفة ورشاقة |
Ve burada havaya kalkan nesneye süperiletken denir. | TED | و المادة التي كانت تطفو في الهواء هنا تدعى الموصل الفائق. |
Şuna benziyor: suyun üzerinde yüzen şamandıralar, 90 cm üstüne ve 90cm de altına uzanıyorlar. | TED | يبدو مثل هذا: العوامات التي تطفو على الماء، المشروع بطول ثلاث أقدام لأعلى ، ثلاث أقدام إلى أسفل. |
Ama ayrıca denizde yüzen vücut parçaları da buluyoruz. | Open Subtitles | لكننا وجدنا أيضا اجزاء من أجسام تطفو فوق النهر |
"sen kehribar rengi bir nehirde yüzen serbest bir nilüfersin." | Open Subtitles | أنتَ زهرة سوسن طليقة، تطفو على نهرٍ من العنبر |
Gelgitte yüzen bütün cesetleri görüyorlardır. | Open Subtitles | رأوا أجسام تطفو على الماء أنهم متمرسون. رأوا كل المهربين. |
Karelerine göz gezdirdiğinizde belirsiz bir anı beyninizin derinliklerinden yüzeye çıkar. | TED | بينما أنت اتفحص مربعاته ذكرى بعيدة تطفو إلى السطح من الأعماق داخل دماغك. |
Bu örnekleri yüzeye fırlatıyorlar, ve akıntıya kapılan örnekler ve otomatik bir uçak tarafından sudan alınıp patlamanın ardından 24 saat içinde laboratuara getiriliyorlar. | TED | تطلقها نحو السطح حيث تطفو وتلتقطها طائرات مستقلة وتجلبها عائدة إلى المختبر خلال 24 ساعة من حدوث الثوران |
Ağır kemik sağlıklı. Hala yüzüyor olan kemik iltihabı ile dolu. | Open Subtitles | التي لا تزال تطفو مصابة بالتهاب نخاع العظم |
Aklına gelebilecek her çeşit çöp her şeyden 1.600 km uzakta birbirine yapışmış bir biçimde yüzüyor. | Open Subtitles | أنواع مختلفة لايمكنك تخيلها من المهملات ملتصقه ببعض تطفو بعد1000كيلومتر من أي شيء |
Bazen cansız vücutları nehrin üzerinde yüzerken görürdüm. | TED | وأحياناً أرى جثثاً تطفو في النهر |
Aslında, şu makineyi havaya kaldırmak için yeni bulduğum süper güçlerimi kullansam diyorum. | Open Subtitles | في الواقع، أعتقد أنّي أقدر استخدام قواي الجديدة لأجعل هذه الآلة تطفو |
Cisimlerin havada yüzmelerini sağlamak için, araştırma yapıyordum. | TED | لقد أستكشف، فى وقت مبكر حقاً، أريد جعل الأشياء تطفو فى الهواء. |
Bu yüzden etrafta uçuşan dalgaları görebiliyorum. | Open Subtitles | نني يمكنني رؤية كل الموجات تطفو في كلِّ مكان حولي |
Tekne umduğumuz gibi olmayabilir, ama en azından su üstünde kalabiliyor. | Open Subtitles | أى ضربة مفاجئة للسفينة، أوافقك. ولكن على الأقل تطفو. |
Küçük bir su birikintisinde yüzer sonrasında akıntıya kapılır, akıntı nehre doğru yol alır, nehir okyanusa ulaşır. | TED | فإنها تطفو على وشل متصل بجدول وجدول يتدفق إلى نهر ونهر متصل بالمحيط |
Rüyada bir tüy kadar hafif birilerini ziyarete gelmiş havada süzülen bir ruhtum. | Open Subtitles | حلمت وكأننى خفيف كالأثير كروح تطفو لزيارة الأمور الآتية |
Bir kaç tane başıboş dolaşan kayıp ruh var. | Open Subtitles | هناك بعض الارواح الضائعة التي تطفو في الأرجاء هناك |
Kendine ait büyük bir karanlık noktası vardı, bulutlar atmosferinde süzülüyordu ve bu şeyler gözümüzün önünde ortaya çıkıyordu. | Open Subtitles | كان لديه بقعته الكبيرة بقعة مظلمة فى حالته سحب بيضاء تطفو فى جوّه تلك الأشياء تجلّت أمام أعيننا |
Kâbuslarından fırlayan şeytani yaratıklarla yüz yüze geldiğin ve ödünün patladığı bu bölümün süresi saniyelerle dakikalar arasında değişebilir ve ayrıca görsel ya da işitsel halüsinasyonlar içerebilir. Kendini vücudunun dışında süzülüyormuş gibi de hissedebilirsin. | TED | ومسلسل الرعب هذا الذي تواجه فيه مخلوقات وجها لوجه في كوابيسك يمكن أن يدوم لثوانٍ أو دقائق وربما يتضمن هلوسات سمعية أو بصرية لروح شريرة أو شعور كأنك تطفو خارج جسدك. |
Su yüzeyinde gitmelisin. | Open Subtitles | عليك أن تطفو |