Onlardan ayrıldığını ve seni takip edemeyeceklerini söylemiştin. | Open Subtitles | قُلتِ بأنّكِ انفصلتي عنهم؟ بذلك لا يستطيعون تعقبكِ |
Seni takip edemeyecekleri birine emanet etmek istedi. Sana bir şey olacak diye aklını kaybediyordu. | Open Subtitles | أراد أحداً لا يسعهم تعقبكِ عنده، يخشى أن يصيبكِ مكروه. |
Tabii artık yemek paketlerine RFID çipler koyuyorlar bu sayede sen gofretini yerken seni takip edebiliyorlar. | Open Subtitles | طبعاً، فهم يضعون رقاقات التجسس عبر الراديو في المواد الغذائية المغلّفة الآن، حتى يتمكنوا من تعقبكِ خلال أزمتكِ |
Artık seni takip edebilir ve yaptığın her şeyi duyabilirim. | Open Subtitles | الآن بوسعي تعقبكِ وسماع كل شيء تفعلينه |
Abbie, benim seni takip etmemi istedi, çünkü o Süvarinin yanında. | Open Subtitles | لقد طلبت مني (آبي) تعقبكِ لأنها برفقة "الفارس". |