artık küçük kabilemizin reisi falan değilsin, çünkü artık öyle birşey yok. | Open Subtitles | أنت لَمْ تَعُدْ رئيسَ عشيرتِنا الصَغيرةِ ' تُسبّبُها لَنْ تَجدَ. |
artık ona binemeyeceğine göre, nasıl olur da bizi oraya götürmeyi teklif edersin? | Open Subtitles | ومَعك لَمْ تَعُدْ على متنها، كَيفَ تَقترحُ لقيَاْدَتنا هناك؟ |
artık sana ihtiyacı olmadığını göstermeye çalışıyor. | Open Subtitles | تُريد أن تقول لك بأنها لم تَعُدْ تحتاجك بعد الآن |
İnsanlık artık vahşi bir ırk değil. | Open Subtitles | الإنسانية لَمْ تَعُدْ جنساً وحشيا. |
artık Spetsnaz değilsin. | Open Subtitles | أنت لَمْ تَعُدْ في القوات الخاصة |
artık geç kalmıyorsun. | Open Subtitles | أنت لَمْ تَعُدْ متأخر على العشاءِ. |
Şimdi en azından artık Goa'uld'un elinde acı çekmediği gerçeğiyle kendimi avutuyorum. | Open Subtitles | الآن، يُمْكِنُنى أَنْ أرسم الراحةَ على الأقل بحقيقة إِنَّهَا لَمْ تَعُدْ " تعانى على يد الـ " جواؤلد |
Sen de diğer insanlar gibi görünüyorsun ama artık onlar gibi değilsin, değil mi? | Open Subtitles | كما ترى، إنّك تشبه بقيّة النّاس... لكنّكَ لم تَعُدْ مِثلهم، ألست كذلك؟ |
artık denizaşırı ülkelerde çalışmıyorsun. | Open Subtitles | لمْ تَعُدْ خارج البلاد مُجدّدًا. |
O artık bizimle değil. | Open Subtitles | لَمْ تَعُدْ مَعنا |
artık David Webb değilsin. | Open Subtitles | أنت لَمْ تَعُدْ ديفيد وَب. |
Ve artık bir çift olmamanıza rağmen, dibe vuracağını hissettiğinde, senin için kentin en iyi yaslanma omzu onunki. | Open Subtitles | . أنت لَمْ تَعُدْ a زوج، لكن عندما أنت أَوْشَكْتَ أَنْ تَضْربَ قاعَ... . . |