"تُصدّق" - Translation from Arabic to Turkish

• inanıyor
• inanılmaz
• inanmıyorsun
• inanmazsın
• inanamazsın
• inanamayacaksın

İyi ilişki diye bir şeyin olmadığına gerçekten inanıyor olamazsın.
بربك، أنت لا تُصدّق حقاً أنـّه لا توجد علاقات جيـّدة

Çünkü ben de korkudan altıma ediyorum, yani sen şimdi buna inanıyor musun yoksa sadece korku hissin yok diye mi böyle söylüyorsun?
لأنّي مذعورة أيضاً، لذا هل تُصدّق ذلك، أو أنّك تقول ذلك فحسب لأنّك لا تشعر بالخوف؟

Bu kasaba ailem hakkında her zaman en kötüsüne inanıyor...
حسناً، هذه المدينة دائماً ما تُصدّق الأسوأ عن عائلتي.

Bu yüzden sanat yürümekte olduğumuz dünyada inanılmaz bir yer tutuyor. Özellikle de şu sıralar.
إذاً الفن، بمعنى من المعاني، أعتقد يحمل أهمية لا تُصدّق في العالم الذي نتحرك تجاهه. تحديداً الآن.

Onların hepsini öldürebileceğinize gerçekten inanmıyorsun değil mi?
لا تُصدّق بأمانة أنّ يمكنك أن تقتلهم كلّهم ؟

Buradaki yüksek teknolojili takip sistemini görsen inanmazsın.
إسمَع، لن تُصدّق هذا النَوع من التكنولوجيَا العاليَة التي ستتبّع الأشيَاء من هُنا.

Bu adamın kaç tane hayranı olduğuna inanamazsın.
لن تُصدّق كم عدد المعجبين لهذا الرجل

Kimin ortaya çıktığına inanamayacaksın.
لن تُصدّق من جاء للتو.

Kelepçelerini kendi başlarına çözüp Şerif yardımcısını çıplak elleriyle öldürdüklerine inanıyor olamazsın?
أنت لا تُصدّق حقّاً أنهماحررتانفسيهما.. وقتلتا شرطياً بأيديهم الفارغة؟

Kıyamet teorisine inanıyor musun?
هل تُصدّق بنظريته الخاصة بنهاية العالم ؟

Buna inanmak için, peri masallarına da inanıyor olman gerek, mesela... ne bileyim..
إلا إذا كنت لا تُصدّق أيضاً القصص الخياليّة، مثل، لا أعرف...

Bu hikayeye inanıyor musun?
تُصدّق هذه القصّة؟

Şu adama inanıyor musun?
هل تُصدّق هذا الرجل؟

Red John'un öldüğüne gerçekten inanıyor musun hâlâ?
ألا تزال تُصدّق حقاً أنّ (ريد جون) ميّت؟

Bayanlar baylar, şimdi sizlere Hindistan dağlarında öğrendiğim inanılmaz bir mucize sergileyeceğim.
سيداتى, سادتى سأقدم لكم الآن معجزة لا تُصدّق قد تعلمتها فى جبال الهند

Yaptım çünkü; inanılmaz derecede beceriksizdin.
فعلتُ هذا فقط لأنّكَ كنتَ فاشلاً لدرجةٍ لا تُصدّق.

Ve baban inanılmaz bir dizginleme ve modern zamanlar hassasiyetiyle oldukça takdire şayan davrandı bence.
و الأب أظهر سيطرة لا تُصدّق و رقّة حديثة و تصرّف على نحوٍ رائع، على ما أعتقد

Castle'ın ruh saçmalıklarına inanmıyorsun, değil mi?
أنت لا تُصدّق نظريّة (كاسل) عن الروح المجنونة، صحيح؟

Castle, buna gerçekten inanmıyorsun.
(كاسل)، أنت لا تُصدّق ذلك حقاً.

Görene kadar inanmazsın da ondan.
لن تُصدّق ذلك حتّى تراه بعينك

Ama Prothero'nun evinde buldukları şeye inanamazsın.
لن تُصدّق القذارات التي وجدوها عند (بروثرو)

Cannerts'ın evine girdim, laboratuar defterini buldum, ve ne gördüğüme inanamayacaksın.
دخلت إلى شقّة (كانريتس)، وجَدت كمبيوتَر محمُول، ولن تُصدّق ماذا وجَدت يا رجُل.