Bilim insanları küçük, iki boyutlu objelerin çevresindeki ışınları yönlendiren metamalzemeler yaratmıştır. | TED | وتمكن العلماء من صنع مواد مركبة لتوجيه أشعة الضوء حول أجسام صغيرة ثنائية البعد. |
iki boyutlu bir görüntünün üç boyutlu gibi görünmesini sağlıyor | TED | انها تجعل الصور ثنائية البعد تبدو وكأنها ثلاثية البعد |
Programı iki boyutlu resimleri taraması için düzenledim. | Open Subtitles | لقد عدَلته حتى يقدر على مسح الصور ثنائية البعد |
Kameralar burada da olduğu gibi fotoğraf çekebilirler, ışığın iki boyutlu sayı dizilerine çevrilmiş hali ile, ki bunlara pikseller diyoruz. Fakat burada sadece ölü sayılar bulunmakta. | TED | تستطيع الكاميرات أن تلتقط صورًا كهذه عن طريق تحويل الضوء إلى مصفوفة أرقام ثنائية البعد تعرف باسم البكسل لكنها مجرد أرقام خالية من الحياة |
Bu mühendis olarak okyanusa gidince biz insanların yaptığı. Bütün karaya ait korkularımızı, bütün sınırlamalarımızı ve daha önemlisi bu iki boyutlu sınırlamalarımız, o kadar sınırlı ki ne olduğunu bile anlamıyoruz, ve bütün bunları su altına götürüyoruz. | TED | انه ما نفعله نحن البشر عندما نذهب للمحيط كمهندسين. نأخذ كل معلّقاتنا البرية، وكل قيودنا، والأهم، هذه القيود ثنائية البعد التي لدينا، وهي مقيدة جدا لدرجة أننا لا نفهمها. ونأخذهم تحت الماء. |
Aynı zamanda, kendi çok yönlü cinsiyet kimliğimi anlama şeklim ile medyada gösterilen iki yönlü kadın ve kadınsallık arasında bir kopukluk olduğunu fark ettim. | TED | ومع ذلك، شعرت في نفس الوقت بأن هناك انفصالًا بين الطريقة التي فهمت بها شعوري الخاص جدا والمتعدد الأبعاد بهويتي الخاصة بالجنس والطريقة ثنائية البعد التي غالباً ما يتم تصوير النساء والفتيات في وسائل الإعلام |
- İki boyutlu değil. | Open Subtitles | -ليس ثنائية البعد . |