"جالسا" - Translation from Arabic to Turkish

    • oturup
        
    • oturuyor
        
    • oturuyordum
        
    • oturuyordu
        
    • oturmuş
        
    • otururken
        
    • oturan
        
    • oturarak
        
    • oturuyorsun
        
    • oturuyorum
        
    • oturduğunu
        
    • oturuyordun
        
    • oturmak
        
    • oturuyormuş
        
    • oturuyorsunuz
        
    Burada oturup sana bakıyorum, senin mantığına göre sen de gerçek değilsin. Open Subtitles وانا اراك جالسا هنا لذا حسب منطقك فربما تكون انت غير حقيقي
    Yolun kenarında oturuyor, çocuk felci kampanyalarından birisinin gelişimini izliyordu ve birkaç ay sonra şöyle yazdı: "Bu en kahramanca yabancı yardım." TED كان جالسا على جانب الطريق، يشاهد مخيمات التطعيم أثناء إنشائها، بعد عدة أشهر كتب قائلا: هذه هي المساعدات الأجنبية في أوج بطولاتها
    Barda oturuyordum, ve o tatlı yavru yanıma geldi, ve benimle konuşmaya başladı. Open Subtitles حسنا، كنت جالسا في حانة وهذا لطيف مهرة القليل يمشي وتبدأ الدردشة لي.
    o gün orada ziyaret için gelmiş bir veli vardı, odanın arka tarafında oturuyordu. TED كان هنالك أحد الآباء في زيارة ذالك اليوم، و كان جالسا في خلفية القسم.
    Polis oraya geldiğinde hala arabasının içinde oturmuş, hıçkıra hıçkıra ağlıyormuş. Open Subtitles عندما وصلت الشرطة إلى هناك كان لا يزال جالسا هناك ينتحب
    Ve bir gün, White Plains'teki bir restoranda otururken, Nescafe için bazı işler yaptığını düşlemeye başlamak üzereydi. TED وفي يوم كان جالسا على العشاء فى مدينة وايت بليينز يحاول الإستغراق في ما يمليه عليه حلم يقظة بمهمة لصالح شركه نيسكافيه
    Sanki bir hayatım varmış gibi. Burada iki saattir oturup taşlarla oynamıyormuşum gibi. Open Subtitles اعتقد ان لدي حياة اعني انني لم اكن جالسا هنا
    Son birkaç yıldır burada oturup Katie'nin bir yerlerden dönmesini beklerdik. Open Subtitles أنا كنت جالسا هنا ... ... طوال السنوات القليلة الماضية ...
    Uzunca bir süre ağlayarak, ne yaptığını bilmez bir halde oturup kaldım. Open Subtitles و أضعت وقتا طويلا هناك جالسا أبكي غير متأكد ماذا أفعل
    Dün akşam sizinle yemek yerken orada oturuyor ve düşünüyordum: Open Subtitles عندما كنت أتناول العشاء معكم الليلة الماضية كنت جالسا هناك وكنت أفكر
    Kasanın arkasında elinde magnumla, lrving dede oturuyor. Open Subtitles سيكون جراندبا ايرفينج جالسا خلف الجهاز وفي يده مسدس ماجنيوم
    Çalışmama döndğm ve saat 8'de çantalarımı okul minibüsüne taşıdım 8.05'te minibüste oturuyordum. Open Subtitles عدت الى مكتب دراستى وأخذت حقائبى الى حافلة المدرسة الصغيرة عند الثامنة وكنت جالسا فى الحافلة عند الـ8: 05
    Evimde bir kupa kahveyle oturuyordum. Open Subtitles ثيودر : كنت جالسا في شقتي ، . اشرب قدحاً من القهوة
    Bunun tamamen güvenli bir iskelet sistemi, güvenli bir roket fırlatılması olarak hatırlıyordu çünkü en düşük teklifle yüz binlerce sterlinden oluşan bir rokette oturuyordu. TED كان يتذكر نظام قناطر وإطلاق صاروخ آمن تماما لأنه كان جالسا بصاروخ يزن ما يعادل 50 طن من قوة الدفع مبني من طرف أقل مزايد.
    Uzun siyah bir peruk takmış ve rimelleri akmış bir transseksüelin yanında oturuyordu. TED جالسا الى جوار متخنث يلبس باروكة سوداء طويلة والمسكرة تسيل على خديه
    Bu yıldızlar bulutlara oturmuş gökteki iki bürokratı, ve bunlardan isteklerde bulunan ahaliyi temsil ediyordu. Open Subtitles بالنسبة لهم هذه النجوم حملت الإله الأعظم عند الصينيين ، أثناء جولته فى السماء جالسا على الغيوم
    Sizi yanyana otururken görmek istemediğimi söyledim. Open Subtitles قلت لك اثنين لا أريد أن أراك جالسا بجانبه
    Sundurmasında oturan Texaslı bir senatörü de öldürmüşsün. Open Subtitles وكذلك قتلت عضو المجلس في تكساس عندما كان جالسا في بيته
    Tam suyun başında oturarak yediğinde çok daha güzel oluyor. Open Subtitles نعلم , انه أفضل عندما تأكله هناك , جالسا على.. الماء
    Bana hoslanmak gibi gelmiyor, oturuyorsun oyle. Open Subtitles لا تبدو لي بانك تستمتع بها وأنت جالسا هناك متعكر المزاج
    Haftalardır burada oturuyorum, Kendimi kapana kısılmış hissedene dek, telefona bakıyorum... artık zar zor görebilene dek, beynim uyuşana dek. Open Subtitles كنتُ جالسا هنا لأسابيع حتى كدت أن أختنق ...أحدق في الهاتف كنت بالكاد أرى أحدا لدرجة أن عقلي أصيب بالخدر
    Yok, yani, içeri girmeme izin vermedi ama bu koltuğa oturduğunu varsayabiliriz. Open Subtitles حسنا ، لا اعني لم استطع الدخول الى هنا ولكن كنت قد حصلت على افتراض انه كان جالسا على الأريكة في نقطة ما
    O zaman neden hapishanenin önünde taksinin içinde oturuyordun? Open Subtitles ‫إذاً ماذا كنت تفعل ‫جالسا خارج السجن في سيارة أجرة؟
    Portland'da bir otel odasında tek başına, arkadaşsız, yalnız başına oturmak... Open Subtitles جالسا في غرفة فندق في بورتلاند بمفردك تماما، بلا أصدقاء، وحيدا
    Duvardaki kan sıçramasına ve cesedin konumuna bakılırsa yatağın kenarında oturuyormuş. Open Subtitles بالنظر الى الدماء على الجدار ومكان جسده, استطيع ان اقول ان هو كان منتحرنآ جالسا على حافة السرير
    Öğle arası için çıkarsınız parkta oturuyorsunuz ve insanlar etraftadır parkta konuşuyorlardır ve bang birden başka bir mesaj duyarsınız. Open Subtitles أنت من النوع الذي تخرج وقت إستراحة غدائك وكنت جالسا في الحديقة وبعض من الناس هناك يتحدث في الحديقة وضجه عاليه

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more