Bu size açıkca, her şeyin nasıl ölçülebildiğini gösteriyor, ve bu gerçekten kayda değer bir grafik. | TED | هذا يريكم بوضوح كيف تتدرج الأشياء وإنه حقاً رسم بياني جدير بالملاحظة |
Bu ilaç tedavisi günlüğünü tutmaya karar verdim... böylece ziyaretler arasındaki kayda değer şeyleri unutmayacaktım. | Open Subtitles | لقد بدأتُ كتابة هذه الملاحظات اليومية للعلاج لكي لا أنسى أي شيء جدير بالملاحظة بين الزيارات |
Ve bir kere olsun asla kayda değer bir şey yapmadı. | Open Subtitles | و لا لمرّة، قام بفعل أمر جدير بالملاحظة |
Biliyorsun, sen dikkate değer birisin. | Open Subtitles | إنك رجل جدير بالملاحظة فلقد ألقيت الأمر على عاتقك |
Onun konumundaki bir ALC üyesinin Kolombiya dışında olması dikkate değer bir konu. | Open Subtitles | فكونه خارج كولومبيا ،فهذا جدير بالملاحظة |
Şimdi, biz ve müşteriler bunu gerçekleştirmek için oldukça dikkat çekici bir şeyler yapmalıydık. | TED | لنتمكن من فعل ذلك, كان علينا نحن والعملاء أن نقوم بفعل شيء جدير بالملاحظة. |
İnsanlarda dikkat çekici bir şey var birşeyleri denemeye başlamadan, hayır bunu yapamam diyorlar. | Open Subtitles | الشيء الذي وجدته جدير بالملاحظة هو أن بعض الناس يستصعبون هذا الأمر بدون حتى أن يحاولوا |
kayda değer. | Open Subtitles | أمر جدير بالملاحظة. |
Pekala, bu kayda değer | Open Subtitles | حسناً هذا جدير بالملاحظة |
O , suç dünyasının iç yüzü hakkında dikkate değer sezgisi olan yerel bir işadamı. | Open Subtitles | -من يكون (إليوت كاسو)؟ هو رجل محلي جدير بالملاحظة -في جرائم العقل الجنائية |
2005 yılında, dikkat çekici bir keşif duyuruldu. | Open Subtitles | في عام 2005، تمَّ الإعلان عن إكتشافٍ جدير بالملاحظة. |