Ama atınla tek vücut olman gerekir. | Open Subtitles | ولكن يجب أن تتحدي مع جوادكِ لتكونا جسد واحد |
O halde bile sanki onunla tek vücut gibiydiniz. | Open Subtitles | لكن رغم حالتك تلك الا انك كنت متشبثة به كانكما جسد واحد |
İkisini al sadece. Ortaklar tek vücut gibidir. | Open Subtitles | رجاء اقبل فقط شخصين - الشركاء هم جسد واحد - |
Yani, tam olarak, fiilen iki tane kişi tek bedende bulunuyor. | Open Subtitles | في الواقع أعني حرفياً شخصين منفصلين داخل جسد واحد |
tek bedende birleşmiş üç kişilik bir aile. | Open Subtitles | عائلة من ثلاثة مجتمعة في جسد واحد |
Onu yok etmek için değil aynı vücutta var olmak için | Open Subtitles | التي يمكن ان تجتمع في جسد واحد بدون القدرة على هزمه |
Hepsi birbirinin aynısı, senden daha akıllı değiller. | Open Subtitles | -إنس أمر أطبائها كلهم في جسد واحد لن يفوقوا ذكاءك |
- Nattie, doğal bir tek vücut bile yok. | Open Subtitles | -ناتى) ) لا يوجد بين هذه الأجساد جسد واحد يتواجد فى الطبيعة ، انظروا إلى هذا |
tek vücut olarak? | Open Subtitles | جسد واحد |
Elaine ile Grace, aslında tek bir kişiydi, hayatı tek bedende paylaşmak için fazla büyük birbirlerini ne kadar sevip, birbirlerinden ne kadar nefret ettikleri mühim değil. | Open Subtitles | (إلين) و (جريس) كانتا في الحقيقة شخصاً واحداً الذي كان كبيراً جداً ليعيش في جسد واحد بصرف النظر عن مدي حبهم أو كرههم لبعض |
İki çok farklı varlık aynı vücutta! | Open Subtitles | كيانين منفصلين تماما يتقاسمان جسد واحد |
- Ama işlerimiz birbirinin aynısı değil. | Open Subtitles | الوظائف ليست جسد واحد. |