Tabi pek çok çevreci büyümenin iyi olduğunu söylemez, çünkü, lügatımızda, asfalt aslında iki kelimeden oluşur: suç atmak. | TED | بعض خبراء البيئة الآن لا يقرّرون أن النمو جيد. لأن، في معجمنا، الأسفلت هو عبارة عن كلمتين: وضع اللوم. |
Şimdi size özel bir grupla ilgili -en iyi bilim insanlarıyla ilgili- yayınlanmış ve incelenmiş verileri sunmak istiyorum. | TED | ولكن دعوني أبين لكم بعض البيانات.. التي تم دراساتها بشكل جيد ونشرها .. ..حول مجموعة خاصة وتضم أكبر العلماء. |
Bir zaman önce, Formula 1 yarışı kazanmak için bütçenizi alıp bu bütçeyi bahis olarak iyi bir şöföre ve arabaya yatırırdınız. | TED | كان سابقاً اذا اردت ان تفوز بسباق الفورملا 1 تأخذ ميزانيتك ، و تراهن بهذه الميزانية على سائق جيد و سيارة جيدة. |
- Peki, yiyelim bakalım. - Güzelmiş. - Teşekkürler. | Open Subtitles | حسناً، سأتناوله رائع، طعمه جيد |
- Güzelmiş. - Sende kalsın. | Open Subtitles | ـ شيء جيد ـ تستطيع ان تبقيه |
Bu çok iyi. Şİmdi sorumuz şu, bunların hangisi doğru cevap? | TED | حسن ذلك جيد. السؤال هو ما هي إذن الإجابة الصحيحة ؟ |
bronz tenler için iyi ancak aksi halde insan vücuduna zararlı. | TED | انه جيد لاكتساب سمرة لطيفة لكن غير ذلك خطر للجسم البشري |
Onlara olasılıklar üzerine para ödendiği için bunun tersi de oldukça iyi çalışıyor. | TED | وقد اتضح أنه، ولأنهم يتقاضون أجرهم احتماليا، فهو يعمل بشكل جيد جدا عكسيا. |
Çok iyi bir görüşünüz yoksa, bir tanesini görmek oldukça zor. | TED | ومن الصعب رؤية إحداها إلّا لو كان لديكم نظر جيد جداً. |
Aslında tek bir ölçüm var. Eğer film milletin çıkarlarına hizmet ediyorsa iyi bir filmdir; milletin çıkarlarına hizmet etmiyorsa kötü bir filmdir. | TED | يوجد مقياس واحد فقط لذلك: إن كان الفيلم يخدم أهداف الأمة، فهو فيلم جيد. وإن لم يخدم الفيلم أهداف الأمة، فهو فيلم سيء. |
İyi iş yaptığınızı çok erken söylüyorlar, halbuki pozitif dönüş yapmadan önce biraz daha bekleseler daha iyi şifreleriniz olabilir. | TED | حيث يخبرونك أنك تقوم بعمل جيد باكرًا ولو انتظروا قليلًا قبل إعطائك هذه النتيجة الإيجابية قد تمتلك كلمات مرور أقوى |
Ve bununla ilgili de iyi bir örneğim var, yine bilim tarihinden. | TED | و لدي مثال جيد لهذا أيضا و هو أيضا من تاريخ العلم |
Bu teorik terörist telefonunu patlatma durumunda iyi ve tamam. | TED | كل هذا جيد ومفيد من الناحية النظرية لتفجير هاتف الإرهابي. |
"Restorantınıza tekrar gelmeye karar vermemiz dehşet verici mi yoksa sadece iyi miydi?" | TED | هل الأمر بالفعل رائع، أم بالكاد جيد أننا قررنا زيارة مطعمكم مرة أخرى؟ |
Brezilya GSYİH'nin sosyal gelişme yönünde ilerlemesinde oldukça iyi bir iş başarıyor. | TED | البرازيل بعقلانية تقوم بعمل جيد بتحويلها الإنتاج الإجمالي المحلي إلي تقدم اجتماعي. |
Bu karavanı alabilirsin ve büyük bir ihtimalle iyi fiyat olur çünkü en kısa sürede şehirden ayrılmak istiyor. | TED | تستطيع شراء هذه المقطورة، و ربما تحصل على عرض جيد حقا لأنه يريد الخروج من البلدة بأسرع وقت ممكن. |
Ve 7 aylık tasarlanan ömrü için bu görevi çok iyi yaptı. | TED | وقد فعل ذلك بشكل جيد طوال مدة حياته المقرَّرة وهي سبعة أشهر. |
- Güzelmiş. - Sende kalabilir. | Open Subtitles | ـ شيء جيد ـ تستطيع ان تبقيه |
Jamaica'da. - Güzelmiş. - Hayır, harika. | Open Subtitles | جيد الكلمة الصحيحة هي عظيم |
- Güzelmiş. - Güzel, değil mi? | Open Subtitles | ـ إنه جيد ـ جيد؟ |