"حاسوب محمول" - Translation from Arabic to Turkish

    • laptop
        
    • dizüstü bilgisayarım
        
    • dizüstü bilgisayar
        
    • diz üstü bilgisayarı
        
    • dizüstü bilgisayarından erişiyor
        
    • dizüstü bilgisayarıyla
        
    Eğer, "Her Çocuğa bir laptop" modelini kullansaydık, 1'e 1 bir oranla, o hâlde 1,650 kullanıcı bizden yararlanmış olurdu. TED ولو طبقنا مبادرة حاسوب محمول لكل طفل وبنسبة واحد إلى واحد، سنكون وقتها قد أفدنا 1,650 مستخدمًا.
    IP adreslerini değiştirmek için yarım bir zeka ve bir laptop yeterli. Open Subtitles كل ما يتطلبهُ الأمر هو نصف دماغ و حاسوب محمول للتلاعب في العنوان الألكتروني
    örneğin bir laptop bırakmaya değer mi? Open Subtitles لا أعرف لماذا يبذر الناس ألفا دولار على حاسوب محمول
    Peace Corps'da bir dizüstü bilgisayarım vardı ve ekran ölü piksellerle doluydu. TED كان لدي حاسوب محمول في بيس كوربس، والشاشة فيها الكثير من البيكسلات الميتة.
    Kayıp bir dizüstü bilgisayar mı yoksa kedi resimleri ve Facebook güncellemeleri mi? Open Subtitles حاسوب محمول مفقود أم واحد مليء بصور للقطط أو تحديثات موقع الفيس بوك؟
    Sarah Holt diz üstü bilgisayarı ile birlikte yakalandı. Open Subtitles عندما إعتقلتْ ساره هولت كَانَ معها حاسوب محمول
    Sistemimize, bir dizüstü bilgisayarından erişiyor. Open Subtitles إنها تدخل على نظامنا من حاسوب محمول
    Ve bir de krallara yakışır şıklığı içinde, dizüstü bilgisayarıyla Şef vardı. TED وهناك رئيس، في كامل أناقته الملكية، بجهاز حاسوب محمول.
    En üst düzey laptop alarak beni kandıranların hepsini hatırlarım. Open Subtitles أتذكر كلّ شخص قام بخداعي ذات مرة عن طريق إعطائهم أفضل حاسوب محمول
    Tüm laptop mikrofonlarını dinliyor. Open Subtitles يراقبُ كل كاميرا منزلية وكل ميكروفون في حاسوب محمول.
    Tek kullanımlık telefon ve güvenlik protokolümüz yüklü bir laptop vereceğiz. Open Subtitles سوف نحضر لك هاتفاً جديداً للإستخدام مرة واحدة, وجهاز حاسوب محمول مع بروتوكولاتنا الأمنية.
    Beş milyar laptop hayal edin. TED تخيل وجود خمسة مليارات حاسوب محمول
    Önümde bir laptop var, ama siz bana bakıyorsunuz. TED حسنا , لدي حاسوب محمول أمامي, لكنكم تنظرون إلى و إلى هذا .
    Masadaki laptop mu? Open Subtitles أذلك حاسوب محمول على الطاولة ؟
    Bak, evde dizüstü bilgisayarım falan vardır. Open Subtitles إسمعي، لا بد وأني أملك حاسوب محمول أو شيء ما هناك
    Bir dizüstü bilgisayarım var, arabamda. Open Subtitles لدي حاسوب محمول و هو في سيارتي
    Kutunun içerisinde, insan beyni olsun bir zihin veya bir kişi ve bir de dizüstü bilgisayarım var. Open Subtitles ، و هو عقل شخص و يوجد لدي حاسوب محمول
    Eğitim götürmek istiyordu ve teknoloji götürmek istiyordu ve bunlar hayatının temelleriydi fakat her çocuğa bir dizüstü bilgisayar misyonunun da temelleriydi. TED كان يطمح الى نشر التعليم باستخدام التكنولوجيا، وكانت هذة مهمتة، ولكن أيضا ركائز لمهمة حاسوب محمول لكل طفل.
    Bir dizüstü bilgisayar, dijital saat ve bir cep telefonu. Open Subtitles إليك ما أريده، حاسوب محمول ساعة رقمية، هاتف خلوي،
    Sarah Holt tutuklandığında, diz üstü bilgisayarı da yanındaydı. Open Subtitles عندما إعتقلتْ ساره هولت كَانَ لديها حاسوب محمول مَعها
    Sanırım Chloe'yi bulabiliriz. Sistemimize, bir dizüstü bilgisayarından erişiyor. Open Subtitles إنها تدخل على نظامنا من حاسوب محمول
    İşte orada küçük dizüstü bilgisayarıyla birlikte, ama baskıların gücüne karşı koyuyor- Ekvador'un dış borçlarından kaynaklanan baskı- Dünya Bankası, IMF ve tabii ki ormanları sömürüp petrol çıkarmak isteyen insanların baskısına karşı koyuyor. TED برغم أنه بجهاز حاسوب محمول صغير، لكنه يناضل ضد إحتمالات ممارسة الضغوط -- بسبب الديون، الديون الأجنبية للإكوادور -- يناضل ضغوط البنك الدولي، صندوق النقد الدولي، وبالطبع الناس الذين يرغبون في استغلال الغابات والحصول على النفط.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more