Her şeyden evvel, atı yokmuş çünkü atı bir savaşta öldürülmüş. | Open Subtitles | أولاً ، لم يكن لديه حصان لأن حصانه قُتل في المعركة |
Fakat atı Svadilfari o kadar büyük taşlar taşıyordu ki geçtiği yerlerde çukur açılıyordu. | TED | لكنّ حصانه سفادلفاري كان يسحب حمولات من الحجارة الضخمة جدّا لدرجة أنّها تركت خنادق في الأرض خلفها. |
Art sırtındaki bir adam, dikkatini hem atına, hem silahına verir. | Open Subtitles | على الرجل الذي يمتطي الجواد أن يوزع انتباهه على حصانه ومسدسه |
Bu arada çocuklardan biri de atının üzerindeyken vuruldu. | Open Subtitles | قد أصُيب ووقع من على حصانه في وسط كلّ ذلك |
Sahibini dinlemeyen bir at mı, yoksa Atını dinleyen bir sahip mi? | Open Subtitles | الحصان الذي لا يستمع إلى سيده، أو السيد الذي يستمع إلى حصانه. |
Yalnız başına atıyla geldi. O olduğuna eminim. | Open Subtitles | لقد جاء ممتطيًا حصانه ولوحده، لكنني متأكد أنه هو |
Bu gerçek onu o kadar etkilemiş ki atından düşmüş. | Open Subtitles | كان مغرقا ً بالحقيقة لدرجة أنه وقع من على حصانه |
Balkondan aşağı atladı ve sadık atı Tornado'ya binerek evine döndü. | Open Subtitles | حسناً، لقد قفز من الشرفة على حصانه المخلص تورنادو |
Balkondan aşağı atladı ve sadık atı Tornado'ya binerek evine döndü. | Open Subtitles | حسناً، لقد قفز من الشرفة على حصانه المخلص تورنادو |
atı hala burada, henüz şehirden ayrılmamış. Şuraya bir takım yerleştirin. | Open Subtitles | حصانه لا زال هنا، لا بد أنه لا يزال بالمدينة |
atına binip dağdaki kulübesine gidiyor. | TED | انه يركب حصانه إلى كوخه الجبلي على نحو منتظم. |
Heybetli Miller, atına binebilecek kadar ayık olarak huysuz ve yaşlı bir marangozun uçarı karısı ve onun sevgilisi olan bilgin hakkında lafı döndürüp dolaştırıyor. | TED | طحان بدين، بالكاد يتوازن على حصانه من شدة سُكره، دائما ما يتمتم عن جنوح زوجة نجارٍ عجوز حاد الطباع وعن العالِم الذي اتّخَذَته عشيقاً لها. |
Bir gün, Hub Akdeniz sahilinde atına biniyordu. | Open Subtitles | فى أحد الأيام, هب كان يركب حصانه بمحاذاة شاطئ البحر الأبيض المتوسط |
Ülkeyi baştan başa 30 günde geçebilir, ama atının eğerini bulamıyor. | Open Subtitles | يُمْكِنُه أَنْ يَعْبرَ البلادَ في 30 يوما ، لَكنَّه لا يَستطيعُ إيجاد خفايا حصانه. |
Birincisi, anladığımız üzere kurban nehrin üst kısmında atının üstündeyken vurulmuş ve sonra aşağıya nehir kenarına yuvarlanmış. | Open Subtitles | أولا: حسب فهمنا ان الضحية أطلق عليه النار وسقط من حصانه |
Bu esnada, büyücü sihirli Atını aramaktaydı. | Open Subtitles | في هذه الأثناء، كان الساحر يبحث عن حصانه السحري |
İşin komik tarafı Tajomaru' yu çalınan at üstünden atmıştı, bu ona Tanrı'nın cezası olmalıydı. | Open Subtitles | غباء تاجومارو كان فى وقوعه من على حصانه المسروق لقد كان هذا عقاب مقدّر له |
Sonra atıyla ahırdan çıktı. Annem de başı öne eğik arkasından geliyordu. | Open Subtitles | وخرج من الحضيرة يجر حصانه خلفه ، وامي كانت مطأطأة الرأس |
Birçoğu Khal Drogo atından düştüğünde bana sırtını çevirdi. | Open Subtitles | معظمهم انقلبو علي في اليوم الذي الكال دروجو سقط من فوق حصانه |
dokunulmazlığı var. Ona dokunamayız, tutuklayamaz, evini arayamayız. | Open Subtitles | لديه حصانه ، لانستطيع لمسه او القبض عليه او محاكمته |
Bu yüzden Kongre bu tip tazminat davalarına karşı orduya dokunulmazlık tanımıştır. | Open Subtitles | أوامر تلقى, أوامر تتبع لهذا منح الكونغرس الجيش حصانه لهذه القضايا |
Ata arkadan bindi | Open Subtitles | لقد قاد حصانه عبر هنا للخلف |
Onu daha öncede birkere böyle görmüştüm, o zaman onun en iyi atları çalınmıştı. | Open Subtitles | لقد رأيت هذا من قبل عندما سرق أحد حصانه المفضل. |
Sana göre ben Candy'yim, Başkan ise beyaz atlı bir prens, değil mi? | Open Subtitles | و الرئيس هو الامير الوسيم على حصانه الابيض صحيح؟ |
Şu sözü duymuş muydun, "Bir nal isterken attan olmak?" | Open Subtitles | أسمع أحدكم مقولة "أراد حذاءاً ليمتطى حصانه، فلم يجد حصانه" |
Dokunulmazlığım var zaten, siz ne teklif edebilirsiniz ki? | Open Subtitles | لقد حصلت على حصانه ماذا تستطيع أن تقدم لي ؟ |
Anlarsınız, Bay Cody, Şeyh'in kendi aygırı, El Hattal, yaşayan, gelmiş geçmiş en büyük dayanıklılık yarışı şampiyonudur. | Open Subtitles | كما تَرى ، سيد كودي ، الشيخ يملك حصانه الخاص يدعى "الحطال" ، في المعيشة العظمُى بطل سباق التحمّل فيكُلّالأوقات. |