Açıkçası, bunun Gerçek bir iş ünvanı olup olmadığını bile bilmiyorum. | TED | لم أكن أدرك ما إذا كان هذا مسمى حقيقيًا لمهنتي بصراحة. |
Parmaklıkların sert bir şekilde kapandığını duyduğumda, bunun Gerçek olduğunu anladım. | TED | عندما سمعت هذه الأبواب تغلق بقوة، علمت وقتها أن الأمر حقيقيًا. |
Bana söyleyecek bir şeyin yok, çünkü bu Gerçek değil. | Open Subtitles | لا يوجد لديكِ شيء تخبريني به لأن ذلك ليس حقيقيًا |
Olmaz. Bunun Gerçek olmasını istiyor. Bu nasıl olacak peki? | Open Subtitles | ـ كلا، تريده أن يكون حقيقيًا ـ وكيف يكون حقيقيًا؟ |
Demek istediğim, eğer bunlar gerçekse beni de dahil etmelisin. | Open Subtitles | إن كان ما بيننا سيكون حقيقيًا فيجب أن تصارحيني |
Hiçbir şey, Gerçek olamayacak kadar muhteşem değildir yeter ki doğa kanunlarıyla çelişmesin. | Open Subtitles | ليس هناك ما هو مُدهش جدا ليكون حقيقيًا مادام يتفق مع قوانين الطبيعة. |
Ağır duygusallığa gerek yok çünkü bu Gerçek bir veda değil. | Open Subtitles | لا شيء من هذه الأمور الفوضوية، لأن هذا ليس وداعًا حقيقيًا. |
Bu patika Gerçek, çünkü insanlar orada olmasını istiyor. | TED | النهج في جعل هذا الطريق حقيقيًا هو، لان الناس أرادوه ان يكون هناك. |
Üstelik bu meslek Gerçek bir iş olarak da kabul edilmez. | TED | ولا يشار حتى إلى هذا العمل بصفته عملًا حقيقيًا. |
Simon fotoğrafçılığı çok seviyor ama bu, onun için hiç Gerçek bir seçenek olmamış. | TED | يحب سيمون التصوير حقًا، ولم يكن ذلك اختيارًا حقيقيًا بالنسبة إليه. |
Bu, iki ağlı bir makine öğrenimi modeli: Bir şeyin Gerçek mi sahte mi olduğunu belirlemekle görevli bir ayrıştırıcı ve sentetik medya üretmekle yükümlü üretici. | TED | ويعتبر نموذج تعليم آلي مزود بشبكتين: شبكة أداة تمييز، وتتمثل مهمتها في تحديد ما إذا كان الشيء حقيقيًا أم مزيفًا، وشبكة مولد، وظيفتها إنشاء وسائط اصطناعية. |
Bu sadece... sonunda savunacak Gerçek bir şeref bulmak. | Open Subtitles | بل كل ما بالأمر أنني اكتشفت أخيرًا شرفًا حقيقيًا لأدافع عنه |
Gerçek bir uzaylı aygıtını dizide bir dekor olarak mı kullandın? | Open Subtitles | استخدمت جهازًا فضائيًا حقيقيًا كأحد الأجهزة المستخدمة في التصوير |
Nasıl olur da Gerçek bir dizi olamaz, eğer şu anda bu diziyi çekiyorsak? | Open Subtitles | كيف لا يكون هذا مسلسلا حقيقيًا إذا كنا نقوم بتصويره في هذه اللحظة؟ |
Hiçbir şey. Gerçek bir tehditse, sert rüzgârlar bile kasıp kavurur. | Open Subtitles | لا شيء، إذا كان يشكل تهديدًا حقيقيًا فإن الرياح الشديدة ستسبب الدمار |
Hiçbirimiz Gerçek pilotlar değiliz. Bir saat önce kötü bir fikirdi, şimdi ise ahmakça. | Open Subtitles | ليس أي منا طيارًا حقيقيًا إذا كانت هذه فكرة سيئة منذ ساعة |
Bu sadece... Bunu ona söylemek onu Gerçek yapar ve karar vermeni gerektirir. | Open Subtitles | إخباره بذلك سيجعل الأمر حقيقيًا وسيتوجب عليكِ اتخاذ القرار. |
Gerçek aşkı bulunca... hiçbir şeyin önemi kalmıyor. | Open Subtitles | حالما تجد حبًا حقيقيًا ستنسى كل ما يتعلق بالمال |
Ben diyorum ki küresel ısınma gerçekse, bunu sonlandırmak için bir dilekçe imzalarım. | Open Subtitles | كلماأقوله, إذا كان الإحتباس الحراري حقيقيًا, سأوقع عريضة لإيقافه. |
Bak, sen ve ben, çok gerçekçi konuşmalar yapmıyoruz , ve sanırım buna ihtiyacımız var. | Open Subtitles | اصغ, أنت وأنا لم ننه بعد حديثا حقيقيًا بيننا وأعتقد أننا بحاجة إلى ذلك. |
Karımla da olsam, oğlumla da olsam bana tamamen Gerçekmiş gibi geliyor. | Open Subtitles | سواء كنتُ مع زوجتي أو مع ابني... يبدو الأمر حقيقيًا تماماً بالنسبة لي |