sloganlarıydı. Ve başarılı oldular, çünkü kadınlar 1928'de gerçekten oy hakkı kazandılar. | TED | ويالا الفخر، لقد نجحن، لأن النساء حصلن على حق التصويت في عام 1928. |
Kadınlara oy hakkı tanınması için anayasal değişiklik talep ettiler. | TED | هنا، قاموا بالمطالبة بتعديل دستوري يمنحهن حق التصويت. |
1960'larda Afro-Amerikalılar hayatlarını eğitim için, oy hakkı için riske atarak savaştılar. | TED | في ستينيات القرن العشرين خاطر الأمريكان ذوو الأصول الأفريقية بحياتهم للقتال من أجل التعليم، وللقتال من أجل حق التصويت. |
Bize Oy hakkımızı verin! | Open Subtitles | أعطونا حق التصويت! |
O zaman bile oy kullanma hakkı sadece beyaz kadınlarla sınırlıydı. | TED | وحتى ذلك الحين، مُنح حق التصويت بشكلٍ أساسي للنساء البيض فحسب. |
Ben sadece kadınlar için oy hakkı istemiyorum. | Open Subtitles | لست احاول فقط الحصول على حق التصويت للنساء |
Bence oy hakkı Kanunu muhteşem bir adımdı. | Open Subtitles | أقصد بأن قانون حق التصويت كان شيئا عظيماً |
Kadınlara oy hakkı ve eşit haklar ver, sonra gör bak neler oluyor, değil mi? | Open Subtitles | منحوكم معشر النسوة حق التصويت وحقوق مساوية ، وانظر لما حدث ؟ |
Bir eyalet daha kabul ederse kadınlar oy hakkı alacak. | Open Subtitles | ولاية أخرى فقط, وستحصل المرأة على حق التصويت |
Bunu yakında, kadınlar oy hakkı alınca anlayacaksın. | Open Subtitles | هذا ما ستكتشفينه, في وقت قريب عندما تحصل المرأة على حق التصويت |
Onlara oy hakkı vermeyi düşünmüyorsunuz herhalde. | Open Subtitles | أنت لا تقترح أن نمنح حق التصويت للملونين |
Paul bak, Neşemizi kaçıran kişi olma, kınama kurulunun oy hakkı olmayan yardımcı üyesi gibi, | Open Subtitles | حسناً , بول , أنظر ليس لأقتل المرح ولكن باعتباري ممن ليس لهم حق التصويت وعضو مساعد لمجلس المبني |
Güney, her köleyi iki kere saymak isterdi Kuzey ise, haklı olarak kölelerin oy hakkı olduğuna inanmıyordu ve oy hakkı olanlarla eşit tutulmamaları gerektiğini düşünüyordu. | Open Subtitles | كان الغرب ليحب وجود العبيد والشمال كان ليقف وحيدا لم اصدق ان العبيد لم يكن لهم حق التصويت |
Eğer siz onların oy hakkı için uğraşmasaydınız bu şehrin kadınları oy kullanamayacaktı. | Open Subtitles | يوجد المحارب الذى طالما حارب من أجلنا ، نحن الناس العاديون إن قوم السيدات فى هذه البلدة لم يكن لهم حق التصويت لولا حربك لهذه القضية |
Tanrı'nın izniyle, nihayet bu yıl kadınlarına oy hakkı veren bir ülkede yaşamaktan gurur duyuyorum. | Open Subtitles | كم أعتز بعيشي في أمة التي وبإرادة الرب ستعطي النساء هذه السنة حق التصويت! |
Siyah ırka oy hakkı tanımak zorunda kalacağız. | Open Subtitles | سنضطر أن نمنح الرجال السود حق التصويت |
Eğer ayılara oy hakkı vermezsek yakında isyan edecekler ve ayılar Kongreye girecek. | Open Subtitles | بأننا ان لم نعطي الدببة حق التصويت فسينهضون (وستأتي الدببة الي (الكونجرس |
- Oy hakkımızı verin! | Open Subtitles | -أعطونا حق التصويت ! |
oy kullanma hakkı ve eyaletinizde gördükleri muamele tarzı için protesto ediyorlar. | Open Subtitles | هم يتظاهرون من أجل حق التصويت والطريقة التي يُعَاملون بها في ولايتك. |
Anlatılanlara göre son sözleri şöyleydi: "Sayın Başkan, kadınlar, özgürlük için daha ne kadar bekleyecekler?" Genel oy hakkının tanınması on yıllar alsa da 1920'de Kongre 19. yasa değişikliğini onaylayarak kadınlara oy hakkını nihayet tanımış oldu. | TED | وفقًا للكلام المتداول، كانت كلماتها اﻷخيرة: "سيدي الرئيس، إلى متى يجب على النساء الانتظار للحصول على الحرية؟" مع أن تحقيق المساواة الكاملة استغرق عدة عقود ليحصل، في عام 1920، صادق الكونغرس على التعديل الدستوري الـ19، مانحًا بذلك النساء حق التصويت أخيرًا. |
Şey, sahiplik hissedarlara oy verme hakkı tanır. | TED | حسناً، تعطي الملكية حق التصويت للمساهمين. |