"حلاوة" - Translation from Arabic to Turkish

    • tatlı
        
    • tatlısı
        
    • tatlılık
        
    • Halawa
        
    HC: Eğer mucize meyveleri ekşi şeyleri alıp, onları tatlı bir hale getiriyorsa, karpuza koyduğumuz başka bir peri tozumuz var ve onu tatlıdan tuzluya dönüştürüyor. TED هومارو كانتو : وان كان توت المعجزة يستطيع تحويل المرارة الى حلاوة لدينا هذه الاحجية الأخرى التي نضع فيها البطيخ لكي نحوله من الحلاوة إلى اللذة
    Hatta çiftçiler orada sığırları otlatırdı, çünkü mezar otlarının, sütü daha tatlı yaptığına inanıyorlardı. TED حتى المزارعين كانوا يرعون مواشيهم فيها، معتقدين أن أعشاب المقبرة وُجدت لجعل الحليب أكثر حلاوة.
    ''Büyük bir çapta olduğu zaman başarı en tatlı olduğu zamandır.'' TED "النجاح أكثر حلاوة عندما تصل إليه من خلال نماذج كبيرة الحجم."
    Yok senin kadar tatlısı. Open Subtitles "لا يمكن أن يبدو أي شيء أكثر حلاوة"
    Yani , eğer önce tatlılık kavramının var oldugunu düşünürseniz. ve daha sonra tatlı şeyleri sevecek şekilde evrimleştiğimizi düşünürseniz ters düşünmüşsünüz demektir. Bu yanlıştır. İşler tam tersine gerçekleşmiştir. TED لذا إذا فكرت أولاً أن هناك حلاوة ثم تطورنا لنحب الحلاوة لقد فهمتوها بالعكس ، أنه ببساطه خطأ، وهي بالعكس تماماً
    Halawa'da beraber yattık. Open Subtitles لقد قضينا بعض الوقت في سجن حلاوة الاصلاحي
    Aynı tatlı huysuz mizaçta bir kadın tanımıştım. Open Subtitles عرفت امرأة مثل أختك تماماً مثل حلاوة الأنفعال ــــ
    Şimdi de Matamoris'e karşı çıkıyorsunuz ama zafer tatlı olacak. Open Subtitles و الآن أنت تواجه ماتاموروس و حيث ستكون حلاوة النصر لا
    Romantik olabilirim ama bence onun nefretiyle mısırlar daha tatlı oluyor. Open Subtitles أتعلمي , ربما أكون رومنسياً و لكن اعتقد أن الكراهيه تجعل الذرة طعمه أكثر حلاوة
    Bu olay vakit geçtikçe daha tatlı hal alıyor. Open Subtitles يزداد الأمر حلاوة أكثر فأكثر مع كل دقيقه
    Seni tatlı dille yanlarına çekemezlerse hiç tatlı olmayan yöntemlere geçerler. Open Subtitles لا يمكنهم إغرائك بالعسل، ولكن يختارون شيء أقل حلاوة
    tatlı aşk ateşinde iki güvercin, değil mi? Open Subtitles حمامتان يعيشان في حلاوة حب مشتعل , هاه ؟
    Bir araba asla çok büyük olamaz, ve bir patates asla çok tatlı olamaz. Open Subtitles السيارة لن تكون كبيرة جدًا والحشيش لن يكون أكثر حلاوة
    Ama çok tatlı değil. O kadar tatlılıktan kusabilirsin. Open Subtitles ولكن ليست حلاوة مفرطة، فذلك يسبب القيء
    Şekerin kendisinden daha tatlı bir yer biliyorum. Open Subtitles أعرف مكان أكثر حلاوة من الحلوى نفسها
    Yeryüzünde ve gökyüzünde daha tatlı bir dil bulamazsın. Open Subtitles على الصفحة أو على الملاءة... لن تجد أبدا لسانا أكثر حلاوة
    Tadını daha tatlı yapacak birşeyler bulunabilir. Open Subtitles ربما هناك وأبوس]؛ شيء كان يمكن أن تأكل لجعلها أكثر حلاوة.
    Hiç tatlı bir şey içmiş miydi, viski veya konyak gibi? Open Subtitles هل سبق و شرب شيئاً أكثر حلاوة ك(الويسكي) أو (الكونياك) ؟
    Yok senin kadar tatlısı. Open Subtitles "لا يمكن أن يبدو أي شيء أكثر حلاوة"
    Canlarını sıksa bile, tatlılık ve güzellik yazacağım. Open Subtitles وسوف طباعة فقط حلاوة والضوء، حتى لو كان المملون السراويل قبالة لهم.
    Juru Katsu. Halawa'da yatmış. Open Subtitles جورو كاتسو ، خريج سجن حلاوة الاصلاحي

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more