Eğer bu işi çözmek istiyorsan burada ne işin var? | Open Subtitles | حسناً، أنظر يارجل ان كنت تريد حلها ماذا تفعل هنا؟ |
Ben ise bu kopma problemini çözmek için çabalıyorum. | TED | هذا الإنقطاع هو المشكلة التي أحاول المساعدة في حلها. |
Ne yazık ki kalan zamanımız bu sorununu çözmeye yetmez. | Open Subtitles | ليونارد,مشكلتك اعقد من ان يتم حلها في الوقت المتاح لنا |
Bir sorunumuz vardı, yani bir sorunumuz var sanmıştık ama artık çözüldü. | Open Subtitles | -كانت لدينا مُشكلة . ظننا أنّ لدينا مُشكلة. ولكن تمّ حلها الآن. |
Yani, çözülmesi gereken ilk problem, ses dalgalarını nereden gelirlerse gelsinler, sıvıdaki dalgalara dönüştürmektir. | TED | وهكذا فإن أول مشكلة يجب حلها هي كيفية تحويل تلك الموجات الصوتية، أيًا كان مصدرها، إلى موجات في السائل. |
Elimde çok önemli bir sorun var ve ben bu sorunu süratli ve temiz bir şekilde çözmek niyetindeyim. | Open Subtitles | لقد ووجهت بمشكلة وانوى حلها بسرعة وبدون شوشرة. ـ أنت مجنون. |
çözmek istiyorum. | Open Subtitles | نحن لدينا جريمة هنا أريد حلها أريد أن أسمع إعترافا |
-Evet, evet, bazı sorunları çözmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | جيد جيد جداً فقط بعض المواضيع الشخصية كان على حلها |
Bunu sadece iki kişinin çözmeye çalışıyor olması ilgincime gitti. | Open Subtitles | من الصعب أن نتخيل أن هناك شخصان فقط يحاولان حلها. |
Ben deneysel bir psikoloğum ve laboratuvarımızda çözmeye çalıştığımız problem bu. | TED | أنا مختص في علم النفس التجريبي، وهذه هي المشكلة التي حاولنا حلها في مختبرنا. |
Bu kâr, fiyat ve maliyet arasındaki o küçük farktır ve bu fark işletmenin yarattığı her türlü çözümü ve çözmeye çalıştıkları her türlü sorunu oluşturur. | TED | الربح هو اختلاف بسيط بين السعر والتكلفة يتناول انتاج أي حل يصنعه العمل التجاري لأي مشكلة يحاولون حلها |
Altınlar Yahudi Tarafından çalınmış! Dava bir günde çözüldü! | Open Subtitles | الذهب الذي سرقه اليهود حالة حلها في يوم واحد |
Birinci problem kullanabileceğim şırıngaları eBay ve Amazon'da aramakla çözüldü. | TED | المشكله الأولى تم حلها بسهولة عن طريق البحث على موقع Ebay وأمازون للمحاقن التي يمكنني استخدامها. |
CA: Fakat göç, genel olarak, ulus-ulus temelinde çözülmesi zor olan diğer bir problem. | TED | كريس: لكن الهجرات، في الغالب هي مثال آخر لمشكلةٍ من الصعب حلها على المستوى الدولي. |
çözmem yıllarımı aldı ve nihayet, yayının içinde bulunan matematiksel bir anahtar buldum. | Open Subtitles | إستغرقني حلها سنوات وإكتشفت أخيراً مفتاحاً رياضياً مركب في الإرسال |
Madem böyle küçük bir detay, o zaman belki bugün çözülür. | Open Subtitles | حسنا ان كانت المشكلة صغيرة لهذا الحد فربما يمكننا حلها اليوم |
Bazen çözmemiz gereken sorunlar basitçe çok, çok zordur. | TED | المشاكل التي علينا حلها هي في غاية الصعوبة |
Ama bu küçük Dünya'da 40 milyon doların çözemeyeceği az sorun var. | Open Subtitles | لكن هناك القليل من المشاكل على الأرض التي لا تستطيع 40مليون حلها |
Dinle. Eğer bir sorunun varsa, çöz onu. Üretim budur. | Open Subtitles | أسمع , لو أن لديك مشكلة , حلها .هذا هو الانتاج |
Ben sorunları yatak odamda çözerim ama siz asla! | Open Subtitles | على الاقل مشاكلي يمكن حلها في غرفه نومٍ واحده اما انت فلن تستطيع ان تحل مشاكلك في الف حجره |
Dün ona çözmesi için bir matematik sorusu verdim hiç umut ışığı yok. | Open Subtitles | بالأمس أعطيته مسألة حسابية ولم يستطع حلها |
Anladım. Uyandığında sorunun çözülmüş olacağını düşündün. | Open Subtitles | أوه، لقد فهمت، لقد تصورت بأنكِ ستستيقظين وتجدين المشكلة قد تم حلها |
Yamamoto'nun şifresini çözdük, fakat henüz tamamını anlamış değiliz. | Open Subtitles | مات , نحن قد اخترقنا شفره ياماموتو لكننا فقط لم نستطيع حلها |
Bakın, benim sorunum sokaklardaki silahlarla ve öyle sanıyorum ki bu sorun çözülmek üzere. | Open Subtitles | انظروا، لدي مشكلة مع البنادق في الشارع وأنا أعتقد أن هذه المسألة سيتم حلها. وبالتالي... |
Hemen hemen tüm problemlerde olduğu gibi bu da bükerek çözülebilir. | Open Subtitles | .. مثل معظم مشاكل الحياة هذه تم حلها عن طريق الثني |