Ve eğer ben bir akvaryum isteseydim, Kendime bir akvaryum alırdım! | Open Subtitles | ولو أردت حوض أسماك سأشتري حوض أسماك لوحدي |
Kimseden bana akvaryum yapmasını istemiş değilim. | Open Subtitles | حسناً، كما تعلم أنا لم أطلب أحداً أن يبني لي حوض أسماك |
O zaman size akvaryum alalım. En iyi yeri biliyorum. | Open Subtitles | عليكم حتماً وضع حوض أسماك أعرف الأحسن بالمدينة |
Bir saat içinde Brooklyn Akvaryumu'nda buluşalım. | Open Subtitles | قابلني عند حوض أسماك بروكلين بعد ساعة |
Dünyanın en büyük sualtı Akvaryumu. | Open Subtitles | هذا أكبر حوض أسماك مائي في العالم |
Can alıcı bir nokta vardı, çünkü, onların akvaryumda olduklarını sanıyoruz, ...ama aslında onlar bir tankın içinde. | Open Subtitles | هذه كانت الجملة الافتتاحية لأننا نعتقد بأنهم في حوض أسماك ولكن في الواقع، انهم في خزان |
akvaryum gibi bir şeyin içindeydim. | Open Subtitles | بدي الأمر كما لو أنّي في حوض أسماك أو ماشابه |
Oyuncak bebek kafalarıyla dolu akvaryum isteyen birini tanıyor musun? | Open Subtitles | بالتأكيد هناك شخص ما بحاجة إلى حوض أسماك مليء برؤوس الدمى |
Evet, bir akvaryum dolusu oyuncak bebek bedeni olan biri. | Open Subtitles | بالطبع، شخص لديه حوض أسماك مليء بأجسام الدمى |
Bunu sever. Belki ona bir akvaryum almalıyım. | Open Subtitles | إنه يحب ذلك ربما سأخضر له حوض أسماك |
Birinci sınıf bir akvaryum bilim adamlarının ders verebileceği ve öğrencilerin su altı yaşamını doğal ortamında gözlemleyebileceği bir akvaryum. | Open Subtitles | حوض أسماك من النوع الفاخر حيث يمكن للعلماء أن يلقوا المحاضرات عندها ويتسنّى للطلاب أن يلاحظوا الحياة البحرية في موطنها الطبيعي |
Aynen. Karnımda akvaryum var sanki. | Open Subtitles | حقاً، أشعر أن هناك حوض أسماك في حوضي |
Hep bir akvaryum istiyordun. | Open Subtitles | كنت دائماً ترغب في حوض أسماك |
Keşke akvaryum olsaydım. | Open Subtitles | أتمنّى لو أنّي كنت حوض أسماك{\pos(200,180)} |
Aslında kanepede kalmasını isterdim ama Eddie üstüne nar ekşisi döktü şimdi de akvaryum gibi kokuyor. | Open Subtitles | كنت سأجعله ينام على سرير الأريكة لكن (إيدي) سكب صلصة المحار عليها لذلك تبدو رائحته وكأنه حوض أسماك |
(SA: Depo alanı direk duvarın içine inşa edilmiş.) DK: Ev gibi detayları var mesela duvardaki gömme akvaryum, veya stres atmak amaçlı agresifleşebileceğiniz bir obje. | TED | (سكوت أدامز: مساحات التخزين تم بناءها في الحائط) ديفيد كيلي: كما تعلم، إن بها بعض اللمسات المنزلية مثل حوض أسماك في الحائط، أو شيء تمارس معه العنف لتتخلص من توترك. |
Sensin akvaryum. | Open Subtitles | ! أنت حوض أسماك |
Rushmore bir Akvaryumu hak ediyor. | Open Subtitles | ما تحتاجه "راشمور" هو حوض أسماك |
Long Beach Akvaryumu'na giderken metroyu kullandık. | Open Subtitles | أخذنا القطار إلى حوض أسماك "لونغ بيتش"... |
Büyük bir Akvaryumu var, pH seviyesinin dengelenmesi için kireçtaşı lazım. | Open Subtitles | من مكتب (رحال). لديه حوض أسماك كبير يحتاج إلى الجير لتعديل مستوى "البي اتش" (البي اتش هي حموضة أو قلوية الماء) |