| hayatları boyunca kendi kimliklerini bulmaya çalışmış birer birey onlar. | Open Subtitles | هما شخصان في الغالب عانيا طوال حياتهما لإيجاد هوية شخصية |
| Şuna bak. hayatları boyunca bu ormanlarda avlandılar. | Open Subtitles | انهما يصطادان في هذه الغابات طوال حياتهما |
| Samimiyetimiz arttıkça vasileri ve tıbbi avukatları oldum fakat daha önemlisi, onların hayatlarının son tecrübelerini yaşatan kişi oldum. | TED | وأصبحنا أصدقاء، أصبحت وصيهم ومدافعهما الطبي، ولكن الأهم من ذلك، أصبحت الشخص الذي نظم تجربة نهاية حياتهما. |
| Evet! Çok şeker olur! hayatlarını tamamen karartabiliriz! | Open Subtitles | أجل، سيكون هذا لطيفاً يمكننا إفساد حياتهما تماماً |
| Pekala, ikisinin de hayatını mahvetmeden önce, sence de gerçekte neler olduğunu anlamamız gerekmez mi? | Open Subtitles | حسناً . قبل ان ندمر حياتهما ألا تعتقدين انه يجب ان نعرف بالضبط ماذا يحدث؟ |
| İşler hayatlarında ilk defa onlar için olması gerektiği gibi gitmediği için dava açtılar. | Open Subtitles | إنما يقاضياني لأنها المرة الأولى في حياتهما التي لم تسر فيها الأمور كما يريدان |
| Düşünün bir, 20 yıldan fazla süren beraberliklerine şahit olup da sağlıklı bir hayat sürdüklerini mi sanıyorsunuz? | Open Subtitles | في رأيك وبعد مشاهدتهم لعشرين عاماً هل تعتقد بأن حياتهما معاً كانت سعيدة؟ |
| Eğer kişilikleri aynıysa, hayatları da muhtemelen birbirine yansımıştır. | Open Subtitles | ان كانت شخصياتهم متطابقة غالبا حياتهما تطابق الاخرى ايضا |
| hayatları boyunca diplerinde olsaydın böyle zeki olamazlardı. | Open Subtitles | وما كانا لتفعلا ذلك لو كنتِ تحومين حولهما طوال حياتهما |
| Hatta görünüşe göre hayatları kesişmiyor bile. | Open Subtitles | إنهما لا يعيشان سوية، الأمر يبدو حتى وكأن حياتهما لا تتقاطع |
| İşte hayatları boyunca her cuma gelecekleri gibi borçlarıyla gelmişler. | Open Subtitles | ها هم ذا مع غلّتي، وسيظلان كذلك كلّ جمعة طيلة بقيّة حياتهما |
| Madem hayatları senin için hiçbir şey ifade etmiyor, biz de gider Tek-Kazıklar'ı çalıştırırız. | Open Subtitles | حسناً، منذ أن حياتهما ،كما يبدو لا تعني لك شيئاً سنذهب ونفعّل اي ستيك |
| Annem ve babam hayatlarının son evresinde buna ihtiyaç duydular, o yüzden bu zorluğu çok iyi anlıyorum. | TED | كلا والدّي استخدما الكرسي المتحرك في نهاية حياتهما. لذا انني أتفهم ذلك الصراع جيداً. |
| 23 Kasım 1966, hayatlarının en önemli günüydü. | Open Subtitles | الثالث والعشرون من نوفمبر 1966 كان اليوم الأهم في حياتهما |
| Dalları birbirine kenetlendi ve hayatlarının sonuna kadar da birbirinden ayrılmadılar. | Open Subtitles | فروعهما تداخلت وقضيا بقية حياتهما يعانقان بعضهما البعض |
| hayatlarını gizli tutmaya çalıştık. | Open Subtitles | أجل، لكننا حاولنا دائما أن نبقي حياتهما خاصة |
| Sanki onlarla hiç tanışmamışım gibi hayatlarını yaşamaya devam ettiler. | Open Subtitles | ذهبا ليعيشا حياتهما و كأنّني لم أكن موجوداً قطّ. |
| hayatlarını birleştirmeyi seçmiş iki bağımsız insanız . | Open Subtitles | نحن شخصان مستقلان قررا أن يعيشان حياتهما مع بعضهما البعض |
| Polisin, Buddy Rich Orkestrası'ndan müsadere ettiği esrarı yakınlardaki bir otoparkta yakmasıyla kaderin "esrarlı" cilvesi ikilinin hayatını sonsuz dek değiştirdi. | Open Subtitles | "و من ثمّ، "مصير الحشيش غيّر حياتهما للأبد عندما أحرقت الشرطة كمّيات الحشيش التي ضبطتها في ساحة قريبة من إستديو القناة |
| Giyinmesi bile gerekmeden ikisinin hayatını sefil bir hâle getiriyor. | Open Subtitles | إنه حتى لا يحتاج لإرتداء ثيابه كي ينغص حياتهما |
| Cate ve Ryan beni hayatlarında daha az istiyorlar ama Lux'la birlikte olmamın tek yolu oraya gitmem. | Open Subtitles | كايت ورايان يريدونني قليلاً في حياتهما ولكن الطريقة الوحيدة لأكون مع لاكس هي أن أكون هناك |
| Biz California'ya gideriz kızlar da burada iki ayrı hayat sürerler. | Open Subtitles | ثم نسافر إلى كاليفورنيا والفتاتان تبقيان هنا ليعيشان حياتهما المنفصلة |
| Birlikte hayatlarına başlamak için ne kadar hoş bir yöntem. | Open Subtitles | أليس هذا رائعاً؟ يا لها من طريقة رائعة لكي يبدآ حياتهما |
| Broadway hayallerinin gerçekleşmesini istiyorlarsa, hayatlarındaki en önemli seçmelere katılıyor olacaklar. | Open Subtitles | تجربة أداء سيقومان بها في حياتهما قادمة ويريدان أحلاهما في برودواي أن تصبح حقيقة. |
| Eşi Judy ve oğlu Matt, bu topluluğu bizden uzak tutmaya çalışırken canlarından oldular. | Open Subtitles | زوجته (جودي)، وابنه (مات)، فقدا حياتهما عندما حاولا إبقاء هذا بعيداً عنّا |