"حيازة المخدرات" - Translation from Arabic to Turkish

• uyuşturucu bulundurma
• uyuşturucu bulundurmaktan
• uyuşturucu bulundurmak
• satmaya

Her ikisinin de uyuşturucu bulundurma ve fuhuştan sabıkası var.
كلا الطفلين لديهم سوابق في حيازة المخدرات والدعارة

Dükkân hırsızlığı, uyuşturucu bulundurma, haneye tecavüz...
سرقة المعروضات و حيازة المخدرات واقتحام المنازل

Silahlı soygun, uyuşturucu bulundurma, silahla saldırı.
السطو المسلح أو حيازة المخدرات, الهجوم بسلاح قاتل.

uyuşturucu bulundurmaktan, kanunsuz bahisçilikten, cinayetten yakalamışlar.
كانوا بالفعل قد وجهوا له عدة تهم منها حيازة المخدرات و القمار و القتل و غيرها

Yanında uyuşturucu bulundurmak ağır bir suç ve ciddiye alınması gerek özellikle de siyasi liderlerimiz tarafından.
ما اعنيه هو, إن حيازة المخدرات هي جنايه و يجب اخذها على محمل الجديه خاصه من قبل القاده السياسيين

Geçen gün uyuşturucu bulundurmak suçundan tutuklandı.
اعتقل بتهمة حيازة المخدرات ذلك اليوم

Eğer uyuşturucu bulundurduğunuzu ve satmaya niyetli olduğunuzu itiraf ederseniz, 10 yıllık askıya alınmış hapis ve küçük bir para cezasıyla bugün evinize gidebilirsiniz.
-إذا اعترفت بتهمة حيازة المخدرات بنية توزيعها تستطيعين الذهاب للمنزل اليوم مع حكم مؤجل لمدة عشرة سنوات وغرامة بسيطة

Uzak durma emrinin ihlali ve uyuşturucu bulundurma.
مقاومة أمر إعتقال و حيازة المخدرات

uyuşturucu bulundurma ve saldırıdan suçlu bulunmuş bir mahkum.
-من ؟ لقد تمت إدانته بعدّة تهم حيازة المخدرات و الإعتداء

Hırsızlık, uyuşturucu bulundurma ve fuhuş. Tanrım.
السرقة ، حيازة المخدرات والدعارة

uyuşturucu bulundurma suçu için tezgâh kurdum işinden attırdım, sinagog kapı topuzuna testislerinin çıktılarını ben koydum.
لقد ورطته بتهمة حيازة المخدرات وطردته من عمله and I planted his scrotal prints

Ryan Castaine ve Laurence Gilliard, uyuşturucu bulundurma ve kokain ticaretine teşebbüsten Denetimli Madde Yasası'nın 841.
(راين كاستين) و (لورنس غليارد) أنا أقبض عليكم بتهمة حيازة المخدرات والعزم على تهريبها وفقاً لمادة 841 لقانون المواد الخاضعة للرقابة

uyuşturucu bulundurmaktan, kanunsuz bahisçilikten, cinayetten yakalamışlar.
كانوا بالفعل قد وجهوا له عده تهم منها حيازة المخدرات و القمار و القتل و غيرها

Wilkins bir hafta önce uyuşturucu bulundurmaktan tutuklanmış.
ضبطت المترو ويلكنز في الأسبوع منذ بتهمة حيازة المخدرات

Seni fuhuşa teşvikten, ahlaka aykırı davranıştan tutuklanmaya direnmekten, bir polis memuruna saldırmaktan ahlaksızlıktan, uyuşturucu bulundurmaktan ve homoseksüellikten içeri tıkabilirim.
لديك قضية دعارة وسلوك غير منضبط مقاومة الاعتقال الاعتداء على ضابط شرطة الفجور العام حيازة المخدرات

uyuşturucu bulundurmaktan tutuklanmış.
قبض عليه بتهمة حيازة المخدرات.

Pasif suçlu, Brooklyn'de mülke izinsiz giriş ve satma amaçlı uyuşturucu bulundurmaktan tutuklanmış.
مجرمة غير عنيفة. قبض عليها في "بروكلين" بتهمة التعدي على أملاك الغير و حيازة المخدرات بغرض الإتجار.

Chloe, A sınıfı bir uyuşturucu bulundurmak suç işlemektir.
(كلو)، حيازة المخدرات جناية من الدرجة الأولى

Kontrol altında bir malı satmaya teşebbüsten yakalandın.
قبضنا عليك بتهمة حيازة المخدرات