Evet, Bree her zaman bir şeyler pişirerek avunurdu ama pişirmek onu yarı yolda bıraktığında başka bir şeyle avunurdu. | Open Subtitles | نعم بري كانت ترتاح دائما عندما تخبز لكن عندما خذلها الخبز وجدت السلوى بأمر آخر |
Eğer kendini bana açarsa, herkesin yaptığı gibi onu yüzüstü bırakmamdan korkuyordu. | Open Subtitles | كانت تخشى إذا فتحت قلبها لي فسأخذلها كما خذلها الآخرون |
Ve problemin farklı olduğunu söyledi. Konuştuğu her vaiz onu durdurmuş ve öfkesinin, dünyanın adaletsiz olduğu düşüncesinin onun başını derde sokacağını söylemiş. | TED | فأجابني أن الأمر كان على العكس تمامًا، فقد خذلها كل رجل دين تحدثت معه وقال أن غضبها، وإحساسها بالظلم في العالم كان سيلقي بها في المشاكل. |
Bilim dünyası onu yarı yolda bıraktı. | TED | لقد خذلها الوسط العلمي |
Tıp dünyası onu yarı yolda bıraktı. | TED | و لقد خذلها الأوساط الطبية |
Ayyaş bir anne altı yaşındayken onu terkeden bir baba. | Open Subtitles | أم ثملة أب خذلها عندما كانت في السادسة |
Tanrı'nın onu neden yüzüstü bıraktığını anlayamadı. | Open Subtitles | لم تتمكن من فهم الحكمة لماذا قد خذلها |
Kahrolası hayatındaki her erkek onu yüzüstü bıraktı. | Open Subtitles | كل رجل في حياتها البائسة قد خذلها! |
Tanrım , sistem onu yalnız bıraktı. | Open Subtitles | يا إلهي , لقد خذلها النظام |
- Erkekler onu hayal kırıklığına uğratmış. | Open Subtitles | -لقد خذلها الرجال . |
Adamın biri onu ekmiş. | Open Subtitles | برجلٍ ما خذلها |
Oradan biri seni ve kardeşini yüz üstü mü bıraktı? | Open Subtitles | هل شخص هناك خذلها ؟ |