halefi daha barışçıl bir politika yürütme yoluna gidecektir. | Open Subtitles | بالتأكيد خليفته سوف يستمر بسياسة التعايش السلمي |
Jon'u halefi olarak seçti çünkü doğru olanı yapmaya cesareti vardı. | Open Subtitles | اختار جون ليكون خليفته لأنه كان يعرف كانت لديه الشجاعة للقيام بما كان على حق، |
Saldırıdan sonra istifa etti, halefi onu Senato'ya atayabilsin diye. | Open Subtitles | استقال بعد تفجير الكابيتول لذا فإن خليفته يُمكن أن يُعينه في مجلس الشيوخ |
1929'dan 2000 yılına kadar Meksika'da seçimler hep hileliydi. Başkan, halefini | TED | منذ 1929 حتى عام 2000 في المكسيك والانتخابات دائماً مزورة: الرئيس بدوره اختار بنفسه خليفته. |
Geleneğe göre özel oğlan ayrılacağı zaman Yerine halefini seçerdi. | Open Subtitles | وكان التقليد المتبع أنه عندما يغادر كان الطفل المفضل يختار خليفته. |
Sen onun veliahtısın. | Open Subtitles | أنت خليفته |
Sen onun veliahtısın. | Open Subtitles | أنت خليفته |
Yerine geçmemi sağlayacaksa, neden olmasın... | Open Subtitles | حسن، إن كان هذا يعني أن يُنظر إليّ على أنّي خليفته الجديرة.. |
Bana, evladı gibi davranıyor. Onun halefi olduğumu söylüyor. | Open Subtitles | يتصرف كما لو كنت ابنة و خليفته |
halefi muhtemelen Shiroyama olacak. | Open Subtitles | خليفته على الأرجح سيكون شيروياما |
halefi Harry Truman ise, hem onlar hem de kendi danışmanları için belirsiz bir kişilikti. | Open Subtitles | (خليفته (هارى ترومان كان غير معروف إلى حد ما لكل من الروس ولمستشاريه شخصياً |
Sadece halefi William Conway'le konuşuruz. | Open Subtitles | سنتواصل فقط مع خليفته (ويليام كونواي) |
halefi kovdu. | Open Subtitles | خليفته. |
halefi de öldürüldü. | Open Subtitles | وقتل خليفته. |
Wolsey oraya halefini ataması gerekiyordu. | Open Subtitles | مفترض أن يختار ويلسي خليفته |