Evet ama gümüşün içine hapsedilip iletişim gücü kutunun içinde kurşun tarafından bastırılırsa o zaman gerçekten güçsüz olur. | Open Subtitles | أجل، لكن إذا ما تم أحتوائه بإستخدام الفضة وقوتهة الأنتقالية فُصلت بأستخدام الرصاص داخل الصندوق حينها سيصبح بلا قوة. |
Çünkü en nihayetinde, yaptığımız çoğu şey burada, kutunun içinde, sınırlı kaynaklarla oluyor. | TED | لأنه في نهاية المطاف ، معظم ما نقوم به يحدث هنا ، داخل الصندوق ، مع محدودية الموارد. |
Biz de bir Kutuda kaldık ve soğuktan donuyoruz. | Open Subtitles | ما زلنا محبوسين داخل الصندوق و نتجمد حتى الموت |
Lütfen o Kutuda bir şey bulduğunu söyle bana. | Open Subtitles | من فضلك أخبرني أنك وجدت شيء داخل الصندوق. |
Isıtıp, ışıkları açıp, kutunun içine baktığımız zaman metalin hala orada tek parça halinde olduğunu gördük. | TED | عندما قمنا برفع درجة الحرارة وبدانا باعادة الانوار الى داخل الصندوق وجدنا ان القطعة المعدنية بقيت كما هي دون تغيير |
Schroedinger'in Kedisi'ndeki asıl nokta, biz kutunun içine bakıncaya kadar, aslında sorunun kendisinin anlamsızlığıdır. | Open Subtitles | حقيقة قطة دينغير هي أن السؤال في ذاته عديم المعنى حتى ننظر داخل الصندوق |
Sandığın içine girerdim. | Open Subtitles | عندما كنت داخل الصندوق |
Hayır, onlar kadını kutunun içinde saklamıştı. | Open Subtitles | لا لم افعل ذلك . انهم اخفوا السيدة داخل الصندوق |
O ışıklı kutunun içinde, kemiklerin görünüşü hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | أحب ان انظر للعظام وهي معلقة داخل الصندوق |
O ışıklı kutunun içinde, kemiklerin görünüşü hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | أحب ان انظر للعظام وهي معلقة داخل الصندوق |
Hayal edebileceğiniz gibi o bir kutu gibiydi, ve yıldızlar, gezegenler, biz kutunun içinde işlerimizi yapıyoruz. | Open Subtitles | كانت كصندوق, تماماً كما تتصوّره, والنجوم والكواكب ونحن, نُمارس أعمالنا داخل الصندوق. |
İlk yarışmamıza başlamadan önce, kutunun içinde tek bir kural olduğunu hatırlatmama izin verin: | Open Subtitles | قبل ان نبدا التحدي الاول دعونا نقول ان هناك فقط قاعدة واحدة داخل الصندوق |
O Kutuda bulduğunuz birkaç basamak D.N.A bir kişiyi eşleştirmek için yeterli mi? | Open Subtitles | حسناً، هل هذه الدرجات القليلة من الحمض النووي التي وجدت داخل الصندوق فريد بما يكفي ليطابق شخص واحد فقط؟ |
Kutuda ne var anne? | Open Subtitles | ماذا يوجد داخل الصندوق يا أمي؟ |
Kutuda ölçümleri yapan bir bilgisayar var. | Open Subtitles | يوجد داخل الصندوق حاسوب يقيس أشياء. |
Şuradaki Kutuda bir şey var. | Open Subtitles | لديّ شيئاً ما داخل الصندوق هناك. |
Neyse, kutunun içine bakmak aslında tek gereken şey | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة ليتأكد هي النظر داخل الصندوق |
Işık dolu bir kutu hayal etsek ve o kutunun içine belli sayıda proton yerleştirsek. | Open Subtitles | ماذا لو تخيلنا صندوق مليء بالضوء ووضعنا عددا محددا من البروتونات داخل الصندوق |
kutunun içine işlenmiş bir isim vardı. | Open Subtitles | كان يوجد إسم محفور داخل الصندوق |
Sandığın içine düşmüş olmalılar. | Open Subtitles | لا بد أنها سقطت داخل الصندوق. |
- Yapma, Rupertt! - O Sandığın içine bakmam gerek. | Open Subtitles | -يجب أن أنظر داخل الصندوق . |
Popüler kızlar beni kutusuna kilitlediğinden beri bunu çalmamıştım. | Open Subtitles | لم أعزف عليها منذ أن حبستني الفتيات المشهورات داخل الصندوق |