yavrularını buzun sınırına kadar getiren annenin sonraki mücadelesi bir fok yakalamak. | Open Subtitles | بعد أن قادت دياسمها لحافة الجليد، يتمثل تحدي الأم التالي بصيد فقمة |
Yuvası yüksek bir yamaçta yavrularını öldürebilecek olan aç erkeklerden uzakta. | Open Subtitles | يقع عرينها على منحدرٍ مرتفع، بعيداً بما يكفي لدرأها عن ذكور الدببة الجائعة التي قد تقتل دياسمها |
Fakat yavrularını geride bırakmak gibi bir seçenek söz konusu değil. | Open Subtitles | ترك دياسمها وراءها من ناحية ثانية ليس خياراً متاحاً، |
Yemek bulabilmek için, anne, yavrularının kıyıya gitmelerine yol göstermeli. Ve aşağıdaki kıyılarda karlar erimeye başlamıştır. | TED | من أجل البحث عن الغذاء، يجب أن تقود الأمهات دياسمها نزولاً إلى الساحل، حيث تكون الثلوج قد ذابت بالفعل. |
Yalnızca kendi açısından değil, yavrularının açısından da. | Open Subtitles | ليس فقط من وجهة نظرها، بل من وجهة نظر دياسمها أيضاً، |
Daha sonra yatıp yavrularının kışın doğmasını bekleyecek. | Open Subtitles | ستستلقي حينها، منتظرةً ولادة دياسمها بحلول الشتاء |
yavrularını da buraya getirmekle onları tehlikeye atıyor. | Open Subtitles | إنها تُخاطر بجلب دياسمها إلى هنا. |
yavrularını yakınında tutup direnmeye karar veriyor. | Open Subtitles | تُبقي دياسمها على مقربة وتلزم مكانها. |
yavrularını buraya getirmekle riske giriyor. | Open Subtitles | إنها تُخاطر بجلب دياسمها إلى هنا. |
yavrularını yakınında tutup, bölgesini savunuyor. | Open Subtitles | تُبقي دياسمها على مقربة وتلزم مكانها. |
Fakat etrafta çok sayıda iri erkek olduğu için dişiler yavrularını güvenli bir mesafede tutuyor. | Open Subtitles | تُبقي الإناث دياسمها على مسافةٍ آمنة |