Mesaj zaten yazdırıldıysa neden Nadia şu anda bu kadar değerli? | Open Subtitles | إذا كانت الرسالة قد نُقلت بالفعل لماذا هي ذات قيمة ؟ |
Acımasızca gelecek ama bugün burada az bile değerli bir hayatın yitirildiğini düşünmüyorum. | Open Subtitles | قد تبدو قسوة، لكني لا أعتقد أن حياة ذات قيمة قد فُقِدت اليوم |
Onlar pirinç döngüsünün bir parçasılar, ve bu yetenekler onlar için gelecekte çok değerli olacak. | TED | إنهن جزء من دورة الأرز. وهذه المهارات ستكون ذات قيمة لهن في مستقبلهن. |
Karını! Erkek kimisinin hayatında değer verdiği çok az şey vardır. | Open Subtitles | لايملك الرجل سوى أشياء قليلة تعتبر ذات قيمة في هذه الحياة |
Ama siz Hıristiyan olmayanlar için bir değeri yok. | Open Subtitles | لكنها ليست ذات قيمة لكم يا معشر غير المسيحيّين |
Bu güce dayanarak yatırım yapıp manyok kökünden nişasta gibi değerli ürünler ihraç etmeye başladılar. | TED | بناءً على هذه القوة، جذبوا الاستثمارات وبدؤوا في المعالجة، قدرتهم على تصدير منتجات ذات قيمة عالية مثل النشا من كسافا |
CU: Doğru. Hayır, bu kesinlikle doğru ve bu, sürücü asistan sistemleri çok değerli olmayacak demek değil. | TED | صحيح، لا هذا بالتأكيد صحيح ولا يجدر القول بأن القيادة المساعدة لن تكون ذات قيمة وفائدة. |
Bizim için çok değerli olan objeleri sakladığımız yerlerdir, sadece kendileri oldukları için onlara değer verdiğimiz yerlerdir. | TED | هي أماكن حين يمكننا أن نحتفظ بأشياء ذات قيمة بالنسبة لنا، حيث نحتفي بها بكونها ما هي عليه فقط. |
Bu şeylerin değerli olmasının tek sebebi böyle olması gerektiğine dair karar vermiş olmamızdır. | TED | السبب الوحيد لوجود قيمة لمثل تلك الأشياء هو أننا جميعًا قررنا أنها ذات قيمة. |
Diğer şey ise farklı veriler arasında ayırım yapmaya çabalıyoruz, çünkü bazı veriler oldukça değerli, ve bunlar pazara girmek için bariyer oluşturacaklardır. | TED | مسألة أخرى نحاول التمييز بين جميع أنواع البيانات لأن بعضها ذات قيمة عالية و تشكل عائقاً لدخول السوق |
Elbette ki birçok yatırımcı değerli hisseleri satmaya ve kişisel çıkarını gözetmeye hazırdır. | TED | وبالطبع، العديد من المستثمرين على استعداد لبيع أسهم ذات قيمة والسعي وراء اهتماماتهم الشخصية. |
- değerli olmalılar. - Bence de değerliler. | Open Subtitles | ـ لابد أن الصناديق قيمة ـ نعم هم ذات قيمة |
Ateşler, içerideki değerli eşyaların nerdeyse hepsini yakmış. | Open Subtitles | النار القريبة حرقت كل شيئ ذات قيمة بالداخل |
Alevler içeride değerli ne varsa yoketti. | Open Subtitles | النار القريبة حرقت كل شيئ ذات قيمة بالداخل |
Graham Wiles bu sürece daha fazla bileşen ekleyerek atık süreç işlemlerini değer yaratan projelere çevirmiştir. | TED | ام مؤسسة جراهام ويلز استمرت في وضع عناصر الى تلك العملية لكي تحول المخلفات الى مواد ذات قيمة |
Çok fazla enflasyon, bugün cüzdanınızda olan paranın yarın değer kaybedeceği anlamına gelir. O yüzden hemen harcamak istersiniz. | TED | التضخم بشكل كبير يعني أن الأموال التي في محفظتك اليوم ستصبح ذات قيمة أقل غدًا، مما يجعلك تريد إنفاقها على الفور. |
Hala bir değeri olduğunu farkettim. | Open Subtitles | أعتقد بأن الأمر لا يزال ذات قيمة كبيرة عندكم |
Korkarım senin için bir değerim yok. | Open Subtitles | -أخشى أنّي لست ذات قيمة لك |
Yonca ve kabayonca arılar için yüksek besin değeri olan bitkilerdir. | TED | فالبرسيم والفِصْفِصَة هي نباتات ذات قيمة غذائية عالية بالنسبة للنحل. |
Dediğim gibi, eğer iyi şekilde restore edilirse epey kıymetli olabilir. | Open Subtitles | كما كنت أقول ستكون ذات قيمة كبيرة إن تم استعادتها بشكل صحيح |
Onu daha sonra kıymete bineceği için tutuyoruz. | Open Subtitles | -إنّنا نحتجزها لأنّها ستكون ذات قيمة |
Bu dolaptaki kitapların çoğu çok kıymetlidir. | Open Subtitles | العديد من الكتب في هذه المكتبة ذات قيمة كبيرة للغاية |
Yani, işte, hayatının bir önemi olduğuna ikna et. | Open Subtitles | فقط كما تعلمين اقنعيه أنها ذات قيمة |