Çünkü ben ve arkadaşım dışında kimse bunun önemli ya da anlamlı olduğu düşünmüyordu. | TED | لأنه لم يكن هنالك شخص يؤمن ان هذا مهم أو أنه ذا معنى في ما عداي و شخص آخر. |
Biliyoruz ki, anlamlı çalışma için, insanlar olarak uygun hale getirilmişiz. | TED | نعلم بأننا مستغلين، كبشر، لنعمل عمل شاق ذا معنى. |
Bugün saymaya başlayabileceğiniz şey: hayatınızda gerçekten anlamlı olan ne ise odur, bu ister çalışma hayatınız olsun, ister iş hayatınız olsun. | TED | ما الشيئ الذي ستحتسبه اليوم وسيكون ذا معنى في حياتك سواء بحياتك العملية او اعمالك |
Onlar için özel bir anlamı olan başka neresi olabilir? | Open Subtitles | فماذا عدا ذلك سيكون مكاناً ذا معنى بالنسبة لها؟ |
Ama bunu anlamı olan bir şey için yap. | Open Subtitles | ولكن يجب أن يكون هذا الشئ ذا معنى |
İlişkimizde anlamlı bir iletişim kurabilmiş miydik? | Open Subtitles | هل اجرينا تواصلا بطريقه ذا معنى فى علاقتنا ؟ |
anlamlı ve içten gelen sözler bulduğunuz zaman... | Open Subtitles | عندما تخترع شيئا ذا معنى و صادر من القلب |
Bence bu, anlamlı bir şey yapmak, insanları tek çatı altında toplamak adına, ...kullanılabilecek bir fırsat. | Open Subtitles | بالنسبة لي، إنّها مجرّد فرصة لنفعل شيئاً ذا معنى ونجمع ما بين الناس |
Herşey anlamlı olacak..herşey anlamlı olmaya başlayacak | Open Subtitles | وكل شئ سيصبح له معنى أجل , كل شئ كل شئ سيصبح ذا معنى |
Belki de ona problemlerini, sana anlamlı bir şeyler söyler umuduyla anlatıyordun. | Open Subtitles | ربما كنتَ تخبره عن مشاكلك لأنك كنتَ تتمنى أنه سيقول شيئاً ذا معنى لك |
Ama şimdi biliyorum ki bu amaçların gerçekleşmesi ancak biriyle paylaşıldığı zaman anlamlı. | Open Subtitles | لكن أدركت الآن, أن السعادة بتحقيق الأهداف تصبح ذا معنى فقط إذا تقاسمتها مع شخص آخر |
anlamlı bir barışın yapılabilmesi için önce adalet yerini bulmalı. | Open Subtitles | قبل أن يكون ثمة سلامٍ ذا معنى لا بد أن تتحقق العدالة |
Fakat ben gerginim, çünkü senin kardeşinin kız arkadaşı ve babam arasında anlamlı bir fark göremiyorum. | Open Subtitles | ولكن أنا قلقة لأنني لا أستطيع أن أرى أيّ فرق ذا معنى بين أبي وخليلة أخيك |
Çok anlamlı bir şey yaşıyor değiller o zaman. | Open Subtitles | مهلاً ، إنهم لا يحققون شيئاً ذا معنى بحياتهم |
anlamlı bir şey yapmak. Önemsediğin insanların yanında olmak ve saygı duyulmak. | Open Subtitles | ، وأقوم بأمرً ذا معنى . وأحاط بأُناسٍ أهتم لأمرهم وأحترمهم |
Jason'ın tek istediği hayatıyla anlamlı bir şeyler yapmaktı ama o artık bir ölü. | Open Subtitles | كل ما اراد جاسون فعله هو عمل شئ ذا معنى فى حياته، والان هو ميت |
Ama bunu anlamı olan bir şey için yap. | Open Subtitles | ولكن يجب أن يكون هذا الشئ ذا معنى |
Axl, sen sadece 17 yaşındasın. Kimse Dünyayı sarsacak bir hikaye beklemiyor. Sadece senin için anlamı olan birşeyleri düşün ve bunun hakkında yaz. | Open Subtitles | اكسل) انت تبلغ ال17) لا احد يتوقع قصة قوية تبعثر الارض فكر بشيء ذا معنى لك واكتب عنه اتعرف مالحدث الذي سيغير حياتك؟ |
Eğer ben Vermont'ta alelade bir emekli futbolcu olmadıysam, o zaman bütün bunların bir anlamı olmalı. | Open Subtitles | أن لم اتمكن ان اكون ابا فاشلا في فيرمونت فانا احتاج لهذا كله ان يكون ذا معنى |