İçeride zeki bir adam daha isteyebilir, ve sen de onlar kadar zekisin. | Open Subtitles | يمكنه أن يستخدم رجلاً ذكيّاً آخر من الداخل وأنتَ ذكيّ كما هو واضح |
Öncelikle, çok zeki olmalı iyi eğitim almış hatta fazlasıyla iyi eğitim almış olmalı, tabi eğer böyle bir şey varsa. | Open Subtitles | حسناً، كبداية سيكون شخصاً ذكيّاً للغاية متعلِّمٌ جدّاً ربّما متعلّمٌ إلى حدٍّ كبير هذا إن وُجد أحدٌ هكذا |
Ama ünün gerçektende senden önce geliyor ve bende şimdiye dek uygun uyarıya karşılık vermeyen hiçbir zeki bir varlıkla karşılaşmadım. | Open Subtitles | لكن سمعتك تسبقك و لم أقابل بعد كائناً ذكيّاً لا يستجيب إلى الإجراءات الصحيحة |
akıllı birine benziyorsun, kızına düşkün baba. Hepimiz hata yaparız. Doğru mu? | Open Subtitles | تبدوا رجلاً ذكيّاً ، أيها الأب العطوف، جميعنا نقترف أخطاءً ، صحيح؟ |
Baban onu öldürmeye çalışanlardan kaçacak kadar akıllı olmadığı için öldürülmüş. | Open Subtitles | قُتل والدكِ لأنّه لم يكن ذكيّاً كفاية ليتجنّب من أرادوا قتله |
Kasetlerinin onları çıldırtacağını düşündüm çünkü sen ve senin çalışman gibi zekice, kaliteli bir şeyi hiç görmüyorlar. | Open Subtitles | اعتقدت أنهم سينبهرون بأشرطتك لأنهم لم يروا شيئاً ذكيّاً.. و جيّداً.. |
Yani çok akıllıca davrandın, canım. | Open Subtitles | لذا فقد كنتَ ذكيّاً للغاية يا عزيزي. |
Şöyle bir düşününce oldukça zeki bir iş, değil mi? | Open Subtitles | كان ذكيّاً للغاية عندما تُفكّرين في ذلك، أليس كذلك؟ |
Ne yani, yeterince zeki olmadığımı mı düşünüyorsun? | Open Subtitles | لمَ؟ تعتقد أني لستُ ذكيّاً بما فيه الكفاية؟ |
Çok zeki olurlar, dâhi gibi ama biraz farklıdırlar insanlarla nasıl konuşacağını bilemezler hani? | Open Subtitles | حسن يكون شخص ما ذكيّاً ، حد العبقرية ولكنهم مختلفون قليلاً مثل أنهم لا يعرفوا كيفية التحدث مع الناس ؟ |
Boynundaki yağlarla kalem tutabiliyor, yani çok zeki. | Open Subtitles | يُبقي قلماً على رقبته البدينة، لذا يبدو ذكيّاً. |
Hayatımı tek başına mahvedebilecek kadar zeki biri değilsin. | Open Subtitles | لست ذكيّاً كفاية لتدمّر حياتي مِنْ تلقاء نفسك |
Çok zeki olsa da, sonunda Dave onu atlatır ve onu kapatmayı başarır. | TED | كانَ ذكيّاً فعلاً، ولكِنّ (ديف) كانَ أذكى مِنه وتمكّن من إيقافهِ عن العمل. |
Bakın. Sizler kadar zeki biri değilim. | Open Subtitles | لستُ ذكيّاً كحال كل الموجودين هنا ولكن |
zeki olmak, şaşı olmakla özdeşleşmişti. | Open Subtitles | كونك ذكيّاً يجعلك أشبه بـ أحول العينيين |
Ama Sanjana erkek arkadaşın, akıllı ve yakışıklı olması gerektiğini yoksa Raj'ın harekete geçmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | لكن سانجانا قالت بأن الصديق المزيّف يجب أن يكون ذكيّاً ووسيماً والا فإن راج لن يتأثّر |
Canavarmış gibi davranmak için akıllı veya güçlü olmaya gerek yok. | Open Subtitles | لست بحاجة لأن تكون ذكيّاً أو قويّاً حتى تتصرف كوحش |
Sandım ki... Nasıl bu kadar akıllı olup, aynı anda o kadar da budala olabiliyorsun? | Open Subtitles | كيف يُمكن أن تكون ذكيّاً جداً وجاهلاً في نفس الوقت؟ |
Sen ve Bill gerçekten bu konuda aydınlatmaya neden oldunuz seks hakkında zekice tartışmalar başlattınız. | Open Subtitles | أنتِ وبيل قدّتما ثورة في هذا المجال حقاً ، بدأتما نقاشاً ذكيّاً حول الجنس. |
O sırada zekice gözükmüştü ancak görünen o ki, ölüm anlaşmanızı geçersiz kılmıyor. | Open Subtitles | وقد بدا ذلك ذكيّاً حينها لكنْ تبيّن أنّ الموت لا يلغي عقداً |
En azından akıllıca şeyler söyle. | Open Subtitles | حاول أن يكون ذلك ذكيّاً على الأقلّ |
Eğer yaptıysan, hakkını vermeliyim ki gerçekten zekiceydi. | Open Subtitles | إذا كنتَ قد فعلت فعليّ أن أعترف فقد كان الأمر ذكيّاً |