"ذلك أنه" - Translation from Arabic to Turkish

    • bir
        
    Yaşanılan yerler; iş mekânları, kültür mekânları ve idari mekânlar birbirleriyle ilişkili bir şekilde konuşlandırılırlarsa anlam ifade ederler. TED ذلك أنه ، كما تعلمون ، في مساكن معنى نشرت في ما يتعلق أماكن العمل ، والثقافة ، والحكم.
    'Kör bir adamın yapmasına rağmen bu resimler çok etkileyici. ' Open Subtitles هذه الأعمال لديها السلطة و على الرغم من ذلك أنه أعمى
    Eşsiz daha önemlisi doğal bir şekilde boyandı. TED لذلك فهو فريد من نوعه، والأهم من ذلك أنه مصبوغ بمواد طبيعية.
    Bu demek oluyordu ki vücudun başka bir bölümünden aksetmiş. TED معنى ذلك أنه قادم من مكان آخر من الجسد .
    Bu da bir anlamda bir tür kendini çoğaltma yöntemine sahip olduğumuzu gösteriyor. TED ويعني ذلك أنه يمكننا الحصول على نوع من التكرار الذاتي.
    Bence birisi kendine ait olmayan bir şeyi alsa da sadece bir hırsız değildir. TED ولو أن أحدهم أخذ شيئاً ما ليس مِلكَهُ. فلا يعني ذلك أنه سارقٌ مدى الحياة.
    Ama eğer bilim rehberimiz olacaksa hastalığın kaynağına inen bir yaklaşım bulmamız gerektiğini şiddetle savunuyorum. TED سأفترض جدلًا بالرغم من ذلك أنه إذا كنا نستخدم العلم كدليل لنا واكتشفنا أن منهجية المنبع ضرورية جدًا
    Çünkü mimarlıkta güzel bir geri bildirim döngüsü hiç olmadı. TED ذلك أنه لا توجد في الهندسة حلقة تغذية رجعية.
    Bunun güzel bir yanı ise, şimdi bu işlemin farklı, bağımsız bir gelenekte geçerli olup olmadığını sorabilmemiz. TED واحدة من الأشياء الرائعة في ذلك أنه بإمكاننا الآن أن نسأل ما إذا كان هذا هو الحال أيضا في التقاليد المختلفة والمستقلة.
    Araştırmacılar, neredeyse her iki işten birinde makineler sayesinde otomatikleşmenin yüksek bir riski olduğu hususunda karara vardılar. TED وخلاصة ذلك أنه: وظيفة من كل وظيفتين تقريبا معرضة لخطر الاستبدال بالآلات
    Fakat bir sistemin hasta olması öleceği anlamına gelmez. TED لكن، ولأن الجهاز واهنٌ لا يعني ذلك أنه يلفظ أنفاسه الأخيرة.
    Bunun yerine, ilerlemeye bir davet olduğunu anladım, çünkü beraberinde sevgiyi ve dahasına götürecek yolu barındırıyor. TED لاحظت أنه بدلاً من ذلك أنه دعوة للمضي قدماً لأنه في الحياة فإن الحب و الطريق لحب هائل
    Bunu görmenin bir şekli kültürlere ve çağımıza şunu sormak olacaktır: İnsanlar neye tapıyor? TED وإحدى الطرق لرؤية ذلك أنه ربما الطريقة الأسهل لفهم ثقافة أو فهم عصر هو أن تسأل: ما الذي يعبده الناس؟
    bir şeyin okunabilir olması iletişim sağlayabildiği anlamına gelmez. TED فقط لأن شيئا ما مقروءاَ وواضحا لا يعني ذلك أنه يحقق التواصل.
    İnsanlar herhangi bir sebepten birbirini internette taciz edebilir mi? TED هل يعني ذلك أنه يستطيع أي شخص أن يضايق شخصًا آخر عبر الإنترنت لأي سبب كان؟
    Bunu bir hayal edin, sadece 13 kilometre, Fakat oraya sadece iki kişi gidebildi, 49 yıl önce. TED تخيلوا ذلك. أنه فقط سبعة أميال، لكن شخصين فقط وصلوا الى هناك، قبل تسعة واربعين عاماً.
    Bu demek oluyor ki avlarına saldırdıkları sırada saatte bir milimetrelik hızlı bir tempoya çıkabilirler. TED يعني ذلك أنه عندما يهاجمون فريستهم يستطيعون تسجيل الخطوة السريعة بمقدار مليميتر في الساعة تقريبًا.
    bir kişinin cezaevinde olması, aptal olması manasına gelmez. Open Subtitles فقط لأن الرجل في السجن لا يعني ذلك أنه جاهل
    Babam sonradan anlatmış anneme... bir an, kısacık bir an sımsıkı tutmuş parmağını. Open Subtitles و قال لأمى بعد ذلك , أنه ظل لدقيقة يقاوم تدفق مشاعره
    bir dahakine safkan istediğinden bahsetmişti. Open Subtitles وذكر بعد ذلك أنه يريد في المرة القادمة الأصيلة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more