o kutuyu bir daha düşürürsen seni vururum. | Open Subtitles | أسقط ذلك الصندوق مرة أخرى وسأطلق النار عليك. |
Sonra o kutuyu uzağa, büyük ve boş bir odaya koyup, kapıyı kapattığımı düşünürüm. | Open Subtitles | وبعدها، أتخيّل نفسي أضع .. ذلك الصندوق في حجرة فارغة كبيرة وأغلق بابها |
Hey, siz saçmalığı kesin. şu kutuyu indirip çadıra götürün. | Open Subtitles | أنتما أوقفا هذه السخرية وانزلا ذلك الصندوق وضعاه في الخيمة |
Duygularımın yoğunlaştığını hissettiğimde, boş bir kutu düşünürüm ve hislerimi o kutunun içine koyarım. | Open Subtitles | حينما أشعر أن عواطفي , ستُسيطر عليّ , أتخيّل ببساطة صندوقاً خالياً وآخذ ما أشعر به وأضعه , في ذلك الصندوق |
Vonage gibi şirketler örneğin. Aslında sıradan bir telefonu alıyorsunuz, fişini bu küçük kutuya takıyorsunuz ki bu kutuyu şirket size veriyor, onu da kablolu modeminize bağlıyorsunuz. | TED | شركة مثل فاونيج تقوم بوصل جهاز الهاتف المعتاد بالصندوق الصغير الذي قاموا باعطائه لك ,ويتم وصل ذلك الصندوق بجهاز المودم |
o kutuda bunlardan birçoğunu sakladığına eminim. | Open Subtitles | أشك أنها قد تضع الكثير من المجوهرات في ذلك الصندوق |
O kutu! Bizim için çok iyi, değil mi? | Open Subtitles | ذلك الصندوق, يعتقدون أننا لا نستحق لمسه, صحيح ؟ |
Kan sızmaya başlamadan, o sandığı dışarı çıkarsa iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل لة أن يخرج ذلك الصندوق من هناك قبل أن تفوح رائحتة |
Gitmeden önce o kutuyu götürür müsün? | Open Subtitles | هل تستطيعين فحسب أن ترفعي ذلك الصندوق قبل أن ترحلي ؟ |
o kutuyu eve getirdiğine inanamıyorum. | Open Subtitles | لا استطيع تصديق انك احضرت ذلك الصندوق للبيت |
Kolombiya'da yanlış kutuyu karıştırırsanız o kutuyu boylayabilirsiniz. | Open Subtitles | في كولومبيا,ان تلصلصت حول الصندوق الخاطئ فقد ينتهي المطاف بك بداخل ذلك الصندوق |
Şimdi izninle bana şu kutuyu ver ki ben de yoluma devam edeyim. | Open Subtitles | وإذا كنت كريماً فأعطنى ذلك الصندوق وسوف أرحل من هنا |
Kazı işlerini hızlandırıp şu kutuyu hemen alalım da bu sefil adadan kurtulalım. | Open Subtitles | نحن بحاجة لمضاعفة جهود الحفر والحصول على ذلك الصندوق حتى يتسنى لنا الحصول على هذه الجزيرة المهجورة |
Şey sahip olduğumuz her kuruş o kutunun içerisindeydi. | Open Subtitles | امم كل بنس أمتلكناه كان في ذلك الصندوق المقفل ترجمة : محمد عياد القصبي |
Ve insanlar saatlerce bu kutuyu oturup izliyorlar mı? | Open Subtitles | يجلس الناس ويشاهدون ذلك الصندوق لساعات متواصلة؟ |
Yani o kutuda ne varsa daha kontrolü eline almamış. | Open Subtitles | وهذا يعني أنه مهما كان في ذلك الصندوق لم يتولى عجلة القيادة بعد |
Sorduğun O kutu bana çok yakın birine aitti. | Open Subtitles | ذلك الصندوق الذي سألتيني عنه هو ينتمي الى شخص قريب مني جداً |
Kan sızmaya başlamadan, o sandığı dışarı çıkarsa iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل لة أن يخرج ذلك الصندوق من هناك قبل أن تفوح رائحتة |
Ama O kutuya girecek adam öyle düşünmeyebilir Papaz Efendi. | Open Subtitles | أجل، شخص سيوضع في ذلك الصندوق قد يخالفك الرأي أيها الموقر |
Ne zaman olacağını kimse bilemez ama bir noktada kukladan daha berbat bir şey o kutudan dışarı fırlayacak. | Open Subtitles | ,لا أحد يعلم متى بالضبط لكن في نقطة ما, شي ما أسوء من مهرج سيخرج من ذلك الصندوق |
Ama hiçbir Karanlık Olan bu kutunun içindekine sahip olamaz. | Open Subtitles | لكنْ لمْ يحز أيّ قاتم على ما بداخل ذلك الصندوق |
Elinde inanılmaz bir kutu taşıyordu, içinde bir kadın gövdesi, yarım bir gövde. Gittiği her yerde insanlara sağlıklı bir vajinanın neye benzediğini ve parçalanmış bir vajinanın neye benzediğini öğretiyordu. | TED | كان لديها ذلك الصندوق المدهش الذي تحمله ولديها تمثال لجسم المرأة بداخله، نصف تمثال، وتعلّم الناس في كل مكان ذهبت أليه ، كيف يبدو شكل المهبل المعافى وكيف يبدو المهبل المشوّه. |
O kasada, senin zarfından daha değerli başka bir şey bulmuş olmalı. | Open Subtitles | لهذا فقد فعلوا هذا من أجل ذلك الصندوق كان هذا أكثر قيمة لديه من مغلفك |
Eminim Bu kutu çalıntı araba parçalarıyla doludur. | Open Subtitles | أنا متأكد أن ذلك الصندوق مليء بأجزاء مسروقة. |
Bu kilidin anahtarı nerde ? | Open Subtitles | مفتاح ذلك الصندوق اللعين لا |
Evet, ama O sandıkta altın ve mücevherden daha fazlası var. | Open Subtitles | أجل، لكنْ هناك أكثر مِنْ مجرّد ذهب ومجوهرات في ذلك الصندوق |