Ama buralarda daha önce hiç bu tür sorunlarımız olmamıştı. | Open Subtitles | لَكنَّنا مَا كَانَش عِنْدَنا ابدا ذلك النوعِ مِنْ المشكلةِ في هذه المياهِ. |
Hayatımızda bu tür adamlara gerek yok. | Open Subtitles | نحن لَسنا بِحاجةٍ إلى ذلك النوعِ مِنْ الرجلِ في حياتِنا. |
Günün ortasında bu tür şeyler yapamazsın. | Open Subtitles | أنت لا تَستطيعُ تَعمَلُ ذلك النوعِ مِنْ المادةِ في منتصفِ العصرِ. |
Eğer uçurumdan düşersek, bu laboratuar bu tür bir, düşüşü kaldırmak için yapılmadı. | Open Subtitles | إذا نَذْهبُ على الحافةِ، هذا المختبرِ كَانَ لا يَبْني لأَخْذ ذلك النوعِ مِنْ السقوطِ. |
O tür bir gücüm yok. | Open Subtitles | أنا ما عِنْدي ذلك النوعِ مِنْ القوَّةِ. |
bu tür şeyler göz nakillerinde olur, değil mi? | Open Subtitles | ذلك النوعِ مِنْ الهزائمِ الذي الغرضِ زرعِ عينِ، أليس كذلك؟ |
bu tür şeyler. | Open Subtitles | ذلك النوعِ مِنْ الشيءِ. |
O tür bir kardeş değil. | Open Subtitles | هو لَيسَ ذلك النوعِ مِنْ الأَخِّ. |
- Bizim o tür bir ilişkimiz yok. | Open Subtitles | - نحن ما عِنْدَنا ذلك النوعِ مِنْ العلاقةِ. |
Bu o tür bir termometre değil. | Open Subtitles | هو لَيسَ ذلك النوعِ مِنْ المحرارِ. |