Bunu mümkün kılabilen bir aletimiz var. | TED | نحن لدينا جهاز يمكن أن يجعل ذلك ممكنًا. |
Herkes bunun nasıl mümkün olduğunu çözmeye çaşıyordu. | TED | كان كلُ واحد فينا يحاول معرفة كيف كان ذلك ممكنًا. |
Merak ettiğimiz teorik olarak bunun mümkün olup olmadığı. | Open Subtitles | نريدأننعرففقط .. بشكلنظري.. إن كان ذلك ممكنًا |
mümkün olduğu anlarda particiliği kontrol etmemizi ve partici ayrımın üstesinden gelmemizi sağlıyor ve sadece mümkün olduğu zamanlarda uzlaşmamızı sağlıyor. | TED | يمكّننا الدستور من التعامل مع التحزب عندما يكون ذلك ممكنًا، ويمكّننا في الحقيقة التغلب على الانقسام الحزبي وإيجاد حل وسطي توفيقي، عندما يكون ذلك ممكنًا فقط. |
Ama bunun mümkün olup olmadığını bilmiyorum. | Open Subtitles | لكن لا أدري إذا ما كان ذلك ممكنًا |
Bunun artık mümkün olup olmadığını bile bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أعلم حتّى إن كان ذلك ممكنًا بعد الآن |
İlk başta işten nefret ettim, ama Janet evde ikizlerle kalmak istiyor ve bu iş sayesinde bu mümkün olabilir. | Open Subtitles | لقد كرهت المنصب في البداية ولكن (جانيت) تريد أن تبقى في المنزل مع التوأم وأظن أن هذا سيجعل ذلك ممكنًا |
Bu mümkün mü? | Open Subtitles | هل سيكون ذلك ممكنًا ؟ |
Bunun mümkün olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أظن ذلك ممكنًا. |
Biz beyni hücresel bir püre değil, hücresel bir meyve salatası olarak incelemeyi mümkün kılmak istedik. Böylece her bir meyve parçasından veriler üretip öğrenebilecektik. | TED | وأردنا جعل ذلك ممكنًا لدراسة الدماغ ليس كعصير خلوي ولكن كسلطة فاكهة خلوية. حيث نستطيع الحصول على حقائق حولها وفهم كل جزء منفرد من الفاكهة (الخلايا). |