"ذلك ولكنني" - Translation from Arabic to Turkish

• ama

İddaalı olmak istiyorum,ama yapamıyorum Elma ile ilgili bir şey olduğunu düşünüyorum.
لقد كنت أدعي ذلك, ولكنني لا أفهمها أظن أن لها علاقة بالتفاح

Buna inanmaya alışıktım, ama gerçekten inanmaya başladığım zamanın gerçekten, gerçek olmasıdır.
ولا أعتقد ذلك إعتدت على تصديق ذلك ولكنني توصلت إلى الإعتقاد بأن

Buna tolerans göstereceğim ama bir hassasiyet olmana tolerans göstermeyeceğim.
سأتحمل ذلك. ولكنني لن أتحمل أن تكوني قابلة للتأثير عليه.

Affetmeni de beklemiyorum zaten, ama ben buraya senin hayatını mahvetmeye de gelmedim.
لا أنوي حتى أن أطلب منك ذلك ولكنني لست هنا لأدمر حياتك أيضاً

O'nu vazgeçirmek için elimden geleni yaptım, ama pek iyi gitmedi.
فعلت كل ما في وسعي لأثنيه عن ذلك ولكنني لم أفلح

Burada tam olarak ne olduğunu bilmiyorum, adını ne koyacağımı bilmiyorum ama şunu biliyorum ki oyun oynamak için fazla yaşlıyım...
انظري، لا أعلم تماماً ما الذي يحدث هنا. لا أعلم ماذا سأطلق على ذلك. ولكنني أعلم أنني كبرت على لعب الألاعيب.

Pek çok insan bu miktarları azaltmak için çalışıyor ama benim bu alandaki çalışmalara bir katkım olmadı.
يعمل الكثير من الناس على أمور مختلفة لمحاولة خفض ذلك ولكنني لا أملك ما أقدمه في ذلك المجال

Belli etmemeye çalıştım, ama, içim içimi yiyordu..
حاولت عدم إظهار ذلك ولكنني كنت مضطربة تماماً

Nasıl evlendik bilmiyorum. ama efendi gibi davranmışım.
انظري، انا لا اعلم كيف تم ذلك ولكنني فعلت الشيء اللائق

Tabii, araba değiştirmiş olabilir, ama gözlerim sürücülerin üzerindeydi.
بالتأكيد يمكن أن يكون فعل ذلك ولكنني كنت أراقب السائقين

Birçok insan bunu söyler ama aslında kastettiği bu değildir, ama benimki öyle değil.
الكثير يتفوه بها, ولكنه لايعني ذلك ولكنني أعتقد أنها نابعة من فؤادي

Anlamadığımı sanıyorsun ama anladım.
تعتقدين بأنني لا استطيع ان افعل ذلك ولكنني سافعله

Söyledim mi bilmiyorum ama kolay morarırım.
لا أعلم إن كنت ذكرت ذلك .. ولكنني لست بهذه الخطورة

Hiç sanmıyorum. ama Pazar günü kilisede rahibe Mary Fred'e sorarım.
لا أعتقد ذلك ولكنني سأسأل الأخت ماريا فريد في الكنيسة يوم الأحد.

Yapabilir miyim bilmiyorum, ama deneyeceğimden eminim.
لست متأكداً من ذلك ولكنني متأكد من أنني سأحاول

Pekala, buna alışmış olabilir, ama bunda düşündüğü kadar iyi olduğunu sanmıyorum.
حسناً ، لربما قد إعتاد على ذلك ولكنني لست متأكداً من انه جيد في ذلك كما هو يعتقد

Konuşmamayı tercih ederim, ama şöyle söyleyeyim.
أفضّل عدم الحديث عن ذلك ولكنني سأخبرك بهذا

"Belki babam karşı çıkardı. ama artık onun talebesi değilim."
"قد لا يوافق والدي على ذلك ولكنني لم أعد تلميذه"

Bunu söylemekten nefret ediyorum ama sanırım yalan söyleme konusunda haklıydın.
حسناً , اكره قول ذلك ولكنني اعتقد انّكِ كنتِ صادقة بشأن الكذب

Keşke olabilseydim ama olamıyorum. Olamıyorum. Ben buyum işte.
أتمنى ذلك ولكنني لا أستطيع، لا أستطيع أستطيع فقط أن أكون أنا