İdama mahkum edilmiş bir proje üzerinde kişisel bir özveriyle çalışıyorduk çünkü anlamlı bir şeye bağlandığımızı hissetmiştik. | TED | لهذا كنّا نعمل بمثل تلك المشاركة الشخصية على مشروع حُكم عليه بالإعدام لأننا أحسسنا أننا متصلون بشيء ذي معنى. |
Herhalde anlamlı bir şey bulmak için arardı. | Open Subtitles | بالتأكيد كنت قد دعا للعثور على شيء ذي معنى. |
Kendime sadece şunu sorarak başladım: yazılım mühendisliği ve yapay zekâ konusundaki bilgim ile konuştuğum diğer uzman kişilerin bilgilerini anlamlı şekilde nasıl birleştirebilirim? | TED | بدأت ببساطة بسؤال نفسي عن مدى ما أستطيع تجميعه بشكل ذي معنى من قدراتي وخبراتي في مجال هندسة البرمجيات والذكاء الاصطناعي وخبرات الأشخاص الذين كنت قد وصلت إليهم. |
anlamlı bir şeyler düşünmeye çalıştı, ama olmadı. | Open Subtitles | و حاول أن يفكر في شيئ ذي معنى لكنه فشل |
Sheldon, şu an ya kalbinden gelen anlamlı bir şey söylersin, ya da ayrılırız. | Open Subtitles | شيلدون"، إما أن تقول شيء ذي معنى" من القلب، أو أن ما بيننا إنتهى |
Torunlarıma tapıyorum. (Gülüşmeler) ve küresel pazarda anlamlı bir şeyler yapmaya tutkuluyum. | TED | أنا أعشق أحفادي... (ضحك) ولكني أيضاً شغوف حول القيام بشيء ذي معنى في السوق العالمية. |
Bu küçük cesur davranışlarda bulunabiliriz ve umut ederiz ki, seçimlerimiz güce sahip insanlara doğru yönelir -- editörler, film ve müzik yapımcıları, genel müdürler, yasa koyucular -- sürekli, anlamlı değişimler yaratmak için daha büyük, daha cesur seçimler yapan insanların. | TED | يمكننا القيام بمثل هذه الأفعال الصغيرة الشجاعة ونأمل أن تصل خياراتنا الى أصحاب السلطة -- والمحررين، ومنتجي الموسيقى والأفلام ، كبار المدراء التنفيذيين والمشرعين -- الناس الذين يمكنهم القيام بخيارات كبيرة وشجاعة لخلق تغير دائم ذي معنى . |