Kontraseptifler bu süreci önlemek için tasarlanmışlardır ve üç ana yöntemle çalışırlar. | TED | تم تصميم وسائل منع الحمل لمنع هذه العملية، وتعمل بثلاث طرق رئيسية. |
Bu mermi ise hiçbir ana veya orta damara denk gelmemiş. | Open Subtitles | ولكن هذه الرصاصة ليست قريبه من شرايين رئيسية أو متوسطة الحجم. |
Bıçak kafatasına girip hiçbir önemli sinire veya damara zarar vermemiş, yani iyileşecek. | Open Subtitles | إخترقت الشفرة جمجمته ولم تصب أي أعصاب أو شرايين رئيسية, لذا سيكون بخير |
Artık barla ilgili önemli kararları tek başına almanı istemiyoruz. | Open Subtitles | لا نريدك أن تقوم بأي قرارات رئيسية للحانة بعد الآن |
Ayrıca şu anlama da geliyor: Geriye 10 temel dinozorumuz kaldı. | TED | مما يعني بالطبع انه لدينا عشرة ديناصورات رئيسية لنتعامل معها |
Büyük bir para yiyicisi Amiralim. Parçacık saçma teknolojisi, depremler için. | Open Subtitles | إنه بقرة رئيسية لأوراق المالية، تكنولوجيا إشعاع ذرى، إنه صفقة الزلزال |
Bu kişi, anahtar kitle iletişim araçları ile sosyal iletişim araçlarını birlşetiren kilit bir konumda. | TED | فاذن هذا الشخص هو صلة وصل رئيسية لوصل وسائل الاعلام و الاعلام الاجتماعي مع بعض. |
Sürekli büyüyen bloğundan gelecek sadece üç oy, kilit delegasyonları kazanmamı garantiler. | Open Subtitles | ثلاثة أصوات من كتلتك المتنامية ستضمن لي الفوز في مجموعات تمثيلية رئيسية |
Keskin bir obje, birkaç ana damarının yarılmasına neden olmuş. | Open Subtitles | طعنة بأداة حادة أدت لتمزقات حادة في عدة شرايين رئيسية |
O ana bağışçı ve bu öğleden sonra onların bağış toplayıcısı olacakmış. | Open Subtitles | هي تُعد مُتبرعة رئيسية وسوف تحضر حفلة جمع التبرعات بعد ظهيرة اليوم |
Ve şu anki durumda, bunların işlenmesi yöntemiyle ilgili gözlemlediğimiz üç ana problem var. | TED | وكان هناك ثلاث مشاكل رئيسية كنا قد لاحظناها بالطريقة التي تسير بها الأمور حاليا. |
Ama ne zaman yeni bir teknoloji çıksa, genellikle geniş pazarlara ulaşmasi üç ana sürümde olur. | TED | عندما تكون لديك تكنولوجيا جديدة غالباً ما تنتج في ثلاث مراحل رئيسية لنشرها في السوق الشاملة. |
İkinci örnek Tunus şehirinde 2000 daire ve tesislerin ana planı. | TED | والمثال الثاني هو عبارة عن خطة رئيسية لـ 2000 شقة وتسهيلات في مدينة تونس |
Eğer kendiliğinden kurulma işlemini kendi yaşantımızda kullanmak istersek dört önemli faktörü göz önünde bulundurmamız gerekir. | TED | إذن إن أردنا استخدام التجميع الذاتي في محيطنا المادي، أعتقد أن هناك أربع عوامل رئيسية. |
Bazı balinalar, insan gürültüsü çok yüksekse, önemli beslenme ve üreme alanlarından kaçınacaklardır. | TED | قد تتجنب بعض الحيتان مناطق رئيسية للغذاء أو التكاثر إذا كان الضجيج البشري صخب جدًا. |
Wellawatta, Colombo'nun en önemli yerleşim yerlerinden biriydi. | TED | كان هذا في منطقة تسمى ويلاواتا، و هي منطقة سكنية رئيسية في كولومبو |
Örneğin bir deprem, petrol gibi önemli bir ürünü üretmesi gereken altyapıyı yok edebilir. | TED | على سبيل المثال، هزة أرضية، بوسعها تدمير البنية التحتية اللازمة لإنتاج سلع رئيسية مثل النفط. |
Ses atmosferi üç temel kaynaktan oluşur. | TED | هذا المشهد الصّوتي له ثلاثة مصادر رئيسية. |
Ama bu iki hareket hakkındaki tüm hikâyeyi anlatmaktansa sizle sadece 4 temel iç görüyü paylaşmak istiyorum. | TED | ولكن بدلاً من أن أخبركم بالقصة الكاملة عن هاتين الحركتين، أود فقط أن أشارككم بأربع أفكار رئيسية. |
Sonunda da Tiger'ın dört Büyük turnuvayı sıraya kazandığı zamanı görürüz. | Open Subtitles | ثم تنتقل الصورة لتظهر فوز تايجر بأربع بطولات رئيسية على التوالى |
Ve bu araştırmayı sentezlediğinizde sanıyorum, üç anahtar içgörüyle başlıyorsunuz. | TED | واعتقد انه عندم تقوم بدمج هذا البحث, ستنطلق من ثلاث مناظير رئيسية, |
Ama tetiği de çekemezsin, çünkü çekersen, baş şüpheli sen olacaksın. | Open Subtitles | ولكنك لن تستطيعي تدبير الأمر وحتى لو تمكنتِ، فستكونين مشتبهة رئيسية |
Diane Lockhart, Lockhart Gardner'in kıdemli ortaklarından. | Open Subtitles | دايان لوكهارت، شريكة رئيسية في شركة لوكهارت وغاردنر |
birinci sayfa için bir hikayeye ihtiyacım var. | Open Subtitles | أَحتاجُ قصّة رئيسية. أنا لَيْسَ لِي صفحةُ واحد. |