"سألوه" - Translation from Arabic to Turkish

• sordular
• sormuşlar
• sorduklarında
• sorulduğunda

Görüşmede benle ilgili ne sordular, söylesene.
لذا، قل لي، ما الذى سألوه عني في المقابلة؟

Ona "neden ölmek için yukarı çıktınız" diye sordular.
سألوه "لماذا تسلقت الجبل؟ هل تريد الموت؟"

Bud Dearborne ve Andy Bellefleur ona bazı sorular sordular sonra da onu devriye aracına tıktılar.
(بود ديربورن) و (آندي بيليفلور) سألوه بعض الأسأله ثم ألقوا به في الجهه الخلفيه لسيارة الشرطه

Onlar da aynı soruyu sormuşlar ve adam da arka kapıdan kaçmaya çalışmış.
لقد سألوه ذات السؤال، وقد حاول الخروج بسرعة من الباب الخلفي

Hatta eşcinsel olup olmadığını bile sormuşlar.
لقد سألوه حتى عن إذا كان شاذا

fakat ona, balığı saptamak için resmin hangi kısmını kullandığını sorduklarında, işte bunu vurguladı.
لكن بعد ذلك عندما سألوه أي جزء من الصورة كان يستخدم فعلياً لإيجاد السمكة إليكم ما أبرزه.

Nedenini sorduklarında, kaderin onu ikinci kez bulmayacağını söylemiş.
عندما سألوه عن السبب، قال أنه يعتقد أن القدر لا يستطيع أن يجده مرتين

Nereye gittiği sorulduğunda babasını ziyaret etmek istediğini söylemişti.
حين سألوه إلى أين هو ذاهب أجاب أنه يريد أن يزور أبيه

Rusty'e yaz tatilinde neler yaptığını sordular.
لقد سألوه ماذا فعل في الصيف

Ona milyon soru sordular.
لقد سألوه أسئلة كثيرة

'Kanıtın nedir? ' diye sormuşlar.
سألوه: "ما دليلك؟"

Ne öğrendiğini sorduklarında çocuk başını utançla önüne eğmiş.
حين سألوه عمّا تعلّمه فأومأ الفتى في خزيٍ

Ne öğrendiğini sorduklarında çocuk başını utançla önüne eğmiş.
حين سألوه عمّا تعلّمه، فأومأ الفتى في خزيٍ.

Fotoğraf hakkında çok şey biliyor musun? diye sorduklarında, Yalan söyledi, Avrupayı harita gibi okumayı öğrendi, yukarıdan aşağıya, jetlerin yüksekliğinden kamera yakalaması, göz kapaklarının kırpışması, en karanlık karanlık, en aydınlık aydınlık.
عندما سألوه إن كان يتقن التصوير، كذب، تعلّم أن يقرأ أوروبا كخريطة، مقلوبًا رأسًا على عقب، من ارتفاع طائرة مقاتلة، مع لقطات كاميرا وجفون ترمش، الظلال الداكنة والإضاءة الساطعة.

Sahilde meydana gelen ayaklanmayı başlattığı sorulduğunda:
عندما سألوه عن الشغب الذي حدث على الشاطئ قال:

Ona bankaları nasıl soyduğu sorulduğunda ne cevap vermişti?
ماذا قال حين سألوه لم قام بسرقة البنوك؟