2 saatlik bir zamanımız var. Uçağa binmek görevden daha uzun zaman alacak. | Open Subtitles | لدينا فراغ لمدّة ساعتين رحلة الطائرة ستستغرق وقتاً أطول من المهمّة |
Tekrar normal hissetmesi biraz zaman alacak ama alışacaktır, söz veriyorum. | Open Subtitles | ستستغرق وقتاً حتى يعود كلّ شيءٍ طبيعياً و لكنّه سيعود كذلك, أعدكَ |
Kendini iyi hissetmen biraz zaman alacak. | Open Subtitles | لكن ستستغرق وقتاً كي تشعر بالراحة |
Bu çocuklar büyük zorluklar yaşadığından haliyle biraz zaman alacaktır. | Open Subtitles | إن هذه الفتاه عانت الكثير و ستستغرق وقتاً حتي تألفنا |
IV antibiyotiklerin işe yaraması bile zaman alacaktır. | Open Subtitles | حتّى الأدوية الوريديّة ستستغرق وقتاً كي تعمل |
Hesaplama matrislerini hızlandırdık ama verileri düzenlemesi zaman alacak, tho. | Open Subtitles | لكنها ستستغرق وقتاً لتستقر، ذُو |
Bu duruşma biraz zaman alacak. | Open Subtitles | هذه المحاكمة ستستغرق وقتاً طويلاً |
Atlas Roketi ile yörünge kalkışı zaman alacak. | Open Subtitles | رحلة مدارية على صاروخ "أطلس" ستستغرق وقتاً. |
Birleşmiş Milletler Koruma Gücü'nü bilgilendirdik ancak kuyuların mayından arındırılması biraz zaman alacak. | Open Subtitles | (أخبرنا (قوّة الأمم المتّحدة للحماية لكنها ستستغرق وقتاً لإزالة الألغام منها |