Hayır. Seni bağlayacak bir şey bulmalıyız. İp, zincir gibi bir şey. | Open Subtitles | لا ، نحتاج لإيجاد شئ نربطك به حبل أو سلاسل أو شئ ما |
Hayaletlerin beyaz çarşaflarla gezip zincir taşırlar. | Open Subtitles | اخبرتك الأشباح تسير بداخل شراشف بيضاء وتحمل معها سلاسل ، و |
zincirler, gri bir taş ve bir bekçi hakkında söylenip durdun. | Open Subtitles | لكنك تكلمت عن أقراط اذن وعن سلاسل ذهبية, وعن بوابٍ ما |
zincirleri şifa halkalarıyla dolu çok sayıda üstat deneyip başarısız oldu. | Open Subtitles | العديد من المعلمين الذين تثقلهم سلاسل العلاج خاصّتهم حاولوا تجربتها وفشلوا. |
Kuzey ekvatorda, en yakın kıta olan Kuzey Amerika'ya 4000 km uzaklıkta dünyanın en izole adalar zinciri Hawaii adaları uzanır | Open Subtitles | شمال خط الاستواء علي بعد4,000 كم من أقرب يابسة في شمال أمريكا تقع أكثر سلاسل الجزر انعزالاً في العالم ــ هاواي |
İşlem maliyetinin hızla düşmesi değer zincirini birarada tutan tutkalı zayıflatır ve ayrılmalarına sebep olur. | TED | والهبوط الحاد في تكاليف المعاملات يضعف الغراء الذي يحمل سلاسل القيمة معا. ويسمح لهم بالانفصال. |
Orada hastaları zincirlere bağlıyorlar ve hayvanlardan daha kötü davranıyorlar. | Open Subtitles | لابد للمرضى أن يربطون في سلاسل ومعاملة أسوأ من الحيوانات |
Babam arabaya zincir takıp takmamayı düşünüyordu. | Open Subtitles | ابي كان محتار اذا كان يجب عليه ان يضع سلاسل الثلج على سيارته |
İntiharlar direkt olarak görünür, genelde boyunlarının etrafına zincir dolanmış olur ya da başlarına taşla vurulmuş gibi görünür. | Open Subtitles | المنتحرون تعرضوا حرفياً للتثبيت في قبورهم كعادة بالصخور على وجوههم أو سلاسل مربوطة حول رؤوسهم |
zincir restoranları sevmediğini sanıyordum. | Open Subtitles | ظننت انكِ لا تحبين سلاسل المطاعم المملوكه للشركات |
Şu tinerci, zincir koparan küçük haydut, o kadını öldürdü. Bunu herkes biliyor. | Open Subtitles | تدخين مخدرات، خاطف سلاسل مجرم صغير، يجلس هناك |
Minibüste zincir var, gidip getir. | Open Subtitles | الشاحنة، هنالك سلاسل فيها، اذهب لإحضارها |
Ruhu aynaya geçer ve demir zincirler içinde ölüme sürüklenir. | TED | تدخل روحه المرآة ويتم سحبه بعيداً في سلاسل حديدية حتى يلقى حتفه. |
Polimerler uzun ince zincirler hâlinde dizilmiş atomlardır. | TED | البوليمرات هي سلاسل من الذرات مرتبة في خطوط طويلة رفيعة. |
Üretim araçlarının, çevreye tedarik zincirleri ve yeni alakalı DIY yapımcısı kültürü, daha büyük bir dağıtım yapay kıtlığı aşmak için umut olabilir. | TED | و توزيع اكبر لوسائل الإنتاج، سلاسل التوريد السليمة بيئيا ، و ثقافة جديدة لـ اصنع بنفسك يمكن أن نأمل في تجاوز الندرة المصطنعة. |
Adil karşılık almayan her meslekten insanlar var. Blok zinciri ile bu kişiler blok zinciri üzerinde yüksek ücretler kazanabilecekler. | TED | هذه أمثلة لأناس لا يتقاضون تعويضات عادلة، وبمساعدة سلاسل الكتل، سيصبح بمقدورهم جعل الأموال تتدفق في سلسلة الكتل. |
Daha önce görmediğim bir DNA zincirini gösteriyor. | Open Subtitles | ودليل على سلاسل حمض نووي لم أرَ مثلها من قبل |
Kısacası zincirlere bağlı olan adamın değerini anlamış bulundum. | Open Subtitles | لذلك، أنت ترى أنني أقدر الرجال في سلاسل ومجموعات |
Söyleyecegim sudur ki geriye kalan 3 soy vampir arasinda giderek artan çatisma var. | Open Subtitles | ماذا إن أخبرتك أن ثمّة صراع يحتدم بين الثلاث سلاسل الباقية؟ |
Leydim zincirli zırhımı çıkartmak için yardımınıza ihtiyacım olacak. | Open Subtitles | سيدتي، أحتاج لبعض المساعدة لنزع سلاسل رداء الدرع |
Kolye ve küpe olarak mı bir milyon dolar? | Open Subtitles | مليون دولار برهن سلاسل وعقود |
Şehrinizi yakmayacağız. Sizi zincire vurmayacağız, kızlarınızı kirletmeyeceğiz. | Open Subtitles | لن نحرق مدينتكم , أو نشنقكم فى سلاسل ، ولن نغتصب بناتكم |
İki yanımızdaki dağ sıraları Alpler'den de yüksek, yani buradaki manzara oldukça etkileyici. | TED | على جانبينا سلاسل الجبال التي هي أعلى من جبال الألب ، لذلك الوضع هنا مأساوي للغاية. |
Tanrım, yola çıkan inançlı ruhları teslim et, zincirlerinden... | Open Subtitles | يا إلهى انقل الارواح الراحلة المخلصة من سلاسل |
- Katillerin serileri çok daha karmaşıktır. | Open Subtitles | كانت سهلة- سلاسل المجرمين- معقدة أكثر بكثير |
Ciddi şekilde hasar görmüş DNA örneklerinden kısmi dizilimler bulduk. | Open Subtitles | ما لدينا هو سلاسل جزئيّة من حمض نوويّ متحدّر جدّاً |