Tek duydukları, bir başkanın ilk kez siyahilerin oy hakkına değinmesiydi. | Open Subtitles | كل ما سمعوه أنه لأول مرة أي رئيس ذكره بتصويت الزنوج |
'duydukları ses trafikten olmalı. | Open Subtitles | لابد أن الصوت الذي سمعوه كان صوت السيارات |
Düşerken, her kattaki insanlar onun "Buraya kadar iyi" dediğini duymuş. Buraya kadar iyi. | Open Subtitles | بينما كان يسقط ، الناس فى كل طابق سمعوه يقول ، كل شئ جيد حتى الآن |
Köpüklü bira içen Adamlar duymuş | Open Subtitles | رجال يشربون الجعة من كؤوس تعلوها الرغوة سمعوه |
İlk olarak Kuzey'den gelen, kasırgaya benzer bir ses duydular. | Open Subtitles | أوّل ما سمعوه هو ضجّة كأنّها إعصار قد حلّ بهم من الشّمال |
Justin kasetlerle ilgili detaya girmedi ama Bryce'a tecavüzcü dediğini ve Hannah'nın doğru söylediğini duydular. | Open Subtitles | حسناً، جاستين لم يتحدث عن الأشرطة بالتفصيل لا لكنهم سمعوه وهو ينعت برايس بالمغتصب وأن هانا كانت تقول الحقيقة |
Ama durumun ne olduğu, ya da hatta, bunu duyan insanlar için ne anlam ifade ettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. | TED | ولكن لم تكن لدي أدني فكرة عن محتوى ذلك أو حتى ما كان ذلك، يعنيه للأشخاص الذين سمعوه. |
- Hepsi duydu ama? | Open Subtitles | ولكنهم سمعوه ولكني لم استخدمه مطلقا |
Onu bir kilometre öteden bile duymuşlardır. | Open Subtitles | لابد أنهم سمعوه من على بعد أميال. |
Yalnız duydukları çan sesi değil de Calthrop'un korkunç ulumaları olacak. | Open Subtitles | فقط إنه ليس كأي صوت سمعوه. سيكون صوت عواء "كالثروب". |
Onları suçlayamazsın, özellikle de her şeyi duydukları hesaba katılırsa. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تلومهم بالنظر لكل ما سمعوه |
Eğer değilse bile, Hayatları boyunca duydukları tek şey, | Open Subtitles | كل شيء سمعوه طوال حياتهما |
duydukları hayret vericiydi. | Open Subtitles | وما سمعوه كان مذهلا |
O zaman Eski Yunanlılar hayatta kalan Kadimlerden birinden duymuş olmalılar. | Open Subtitles | اليونانيون لا بد وأن سمعوه من أحد القدماء الباقين على قيد الحياة. |
Sırtında yük taşıyan Yoldaki adamlar duymuş | Open Subtitles | رجال على الطريق مع أحمالهم سمعوه |
Yemeğin ortasındaki Adamlar duymuş | Open Subtitles | رجال في منتصف وجبتهم سمعوه |
İlk olarak Kuzey'den gelen, kasırgaya benzer bir ses duydular. | Open Subtitles | أول ما سمعوه ... كان ضجيجًا مثل الإعصار قادمًا من الشمال ... |
Kim bilir o kayıtlarda neler söylediğimizi duydular. | Open Subtitles | أقصد، من يدري ما سمعوه نقوله |
Çocuklar onu duydular. | Open Subtitles | الاولاد سمعوه |
Sesini duyan on kişi var, her birinin ifadesi elimizde. | Open Subtitles | هناك عشر أشخاص سمعوه, ولقد حصلنا على أفادات من كل منهم |
Kimse bir şey görmemişti. Ama duyan vardı. | Open Subtitles | لم يره أحد أبداً ولكن لدينا شهود سمعوه على الرغم من ذلك |
Bence bütün Uganda duydu. | Open Subtitles | كلّا، إنّي بالواقع سمعته، أظنّهم سمعوه في (أوغندا). |
Görmeseler bile duymuşlardır. | Open Subtitles | وإذا لم يرون ذلك فقد سمعوه |