Hatta burada, yüzeyde sıvı halde su kütleleri bile olabilirdi. | Open Subtitles | و ربما كان هناك سوائل قائمة من المياه على سطحها |
Kurşun seviyesine bakın ve damardan 5 litre sıvı verin. | Open Subtitles | احسب مستوى الرصاص بدمّه و اعطه 5 لتر سوائل وريدياً |
Bu aralar tüm öğünlerim sıvı olduğundan. Biraz enerjiye ihtiyacım var. | Open Subtitles | كنت فقط أتناول وجباتي على شكل سوائل مؤخرا أحتاج شرابا منعشا |
Bilirsiniz, radyoda dediklerine göre enfeksiyon kapmış insanlar hastalığı vücut sıvıları yoluyla yayabilirlermiş. | Open Subtitles | يقولون في الراديو بأن الناس المصابين بالعدوى قد ينشرون المرض عبر سوائل الجسم |
İnsanların tatil yaparken etrafa ne kadar çok vücut sıvısı bıraktığının farkında mısın? | Open Subtitles | هل لديك أي فكرة كمية سوائل الجسم التي يفقدها الناس في الإجازة ؟ |
Bu HIV idi. Kan yoluyla, cinsel sıvılar sperm yada vajinal sıvılar ve anne sütü ile bulaşabilir. | TED | يُمكن أن ينتقل عن طريق نقل الدم، سوائل جنسية كالسائل المنوي أو التدفقات المهبلية أو حليب الرضاعة. |
Ultrasona göre kalp etrafında sıvı birikimi yok. Ben olsam laparotomi yapardım. | Open Subtitles | الموجات الفوق صوتيه، لم تُظهر سوائل حول القلب، لذا عليّنا فتح البطن |
İki kemiğin arasında eklem sıvısı yani synovial sıvı adında yoğun bir sıvı vardır. Bu sıvıda hiyalüronik asit ve lubrisin gibi uzun nemlendirici moleküller bulunur. | TED | إن الفراغ بين عظمتين مليئة بسائل لزج سوائل زليلية تحتوي على جزيئات طويلة زيتية مثل حمض الهيالورونيك ولوبريسين |
ve evet, zatürreye bağlı sıvı birikmesinden, hepsi akciğerlerimizde boğularak ölüyor. | TED | و نعم يموتون، غارقين في سوائل جسدهم،بسبب الإلتهاب الرئوي. |
Hemen iki aspirin alıp, yat örtün, terle ve bol sıvı iç. | Open Subtitles | ياإلهي، اذهب للفراش .. وتناول حبتين أسبرين تغطى جيداً وتعرّق واشرب سوائل كثيرة |
Biyolojik olarak ışık saçabilen bir sıvı salıyor. | Open Subtitles | فتقوم بإفراز دفعات من سوائل الإضاءة الحيوية |
Bol miktarda sıvı vermemiz gerekiyor... Meyva suyu ve su. | Open Subtitles | نحتاج لصنع سوائل لهم كعصير ونبلل كل فوط البار |
Periton boşluğunda sıvı birikimi olduğu anlamına geliyor. | Open Subtitles | هذا يعني وجود سوائل في التجويف البريتوني |
Morrison kesesinde sıvı olup olmadığını kontrol etmeyi unutma. | Open Subtitles | تأكدي من البحث عن سوائل في فراغ ما تحت الكبد |
9. yüzyıl Arapça yazılar, içindeki alkolü buharlaştırmak için kaynayan fermente sıvıları tarif eder. | TED | وصفت الكتابات العربية العائدة للقرن التاسع غليان سوائل مُخمَرة لتبخير الكحول الموجود ضمنهم. |
Vücut sıvıları değiştirdik diye söylemiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | هل حقاً تعنى ذلك يا جين ؟ لأننا تبادلنا سوائل جسمانية ؟ |
Bazıları kısmen erir ve fay hattının sürtünmesini azaltan kaygan sıvılar açığa çıkarır. | TED | فتذوب بعضها جزئياً ويمكن أن تطلق سوائل زلقة مصنوعةً من معادن منصهرةً التي تقلل احتكاك خط الصدع. |
Kan veya vücut sıvılarını bileşenlerine ayırır; böylece patojenik bakterileri tespit edebilirsiniz. | TED | يمكنكم من خلالها فصل مكونات الدم أو سوائل الجسم للكشف وتحديد مُسببات المرض. |
Mideni yıkadılar, serum taktılar ve eve gönderdiler. | Open Subtitles | قاموا بغسل معدتك وأعطوك سوائل وريدية ثم أرسلوك إلى المنزل |
Senin bir kalbin, akciğerlerin, böbreklerin ve vücut sıvıların var. | Open Subtitles | {\fnArabic Typesetting}،إنك تحوزين قلبًا .رئتين، كليتين، سوائل |
Birleşimdeki ekstra eklem sıvısıyla ilgili hala bir açıklama bulamadım. | Open Subtitles | لم استطع ان أفسر لمَ هناك سوائل زائدة في مفاصله |
Şayet karısını gerçekten mutlu etmeye çalışıyorsa vücut sıvılarının paylaşıldığını düşünüyorum. | Open Subtitles | زوجته ؟ حسناً , إذا كان حقاً يحاول ابقائها سعيدة أعتقد أنهما يتشاركان سوائل جسديهما |
Sadece gözlerindeki cam sıvısını test ederiz. | Open Subtitles | إن كنا على حق , علينا فقط فحص سوائل عينيها |
Lastik izlerinin yanında fren hidroliği buldum. İlk soygundakiyle aynı. Ayrıca bunu buldum. | Open Subtitles | وجدت سوائل فرامل بقرب أثر الإحتكاك " طابق مسرح جريمة شارع " بوند |
Patojen, vücut sıvılarından, ısırıklar ve kanlı yaralar vasıtasıyla bulaşmaktadır. | Open Subtitles | تبث من سوائل في الجسم عن طريق العض والجرح الذي ينزف خلال دقائق أو ساعات ، ينتشر الفيروس |