Hanımlardan biri küçük, siyah bir defterin olduğunu söyledi. | Open Subtitles | احدي السيدات تقول بأنك تحتفظ بمفكرة سوداء صغيرة |
Adamımız geri geldi, üçüncü kez... ve bu sefer elinde küçük siyah bir çantası var. | Open Subtitles | لقد عاد مجدّداً، للمرّة الثالثة ومعه الآن حقيبة سوداء صغيرة |
İçinde füze olmayan silolar, ...başlıksız füzeler, ...küçük siyah kitaplar ki onların bile varlığı süphe konusu. | Open Subtitles | صوامع بدون قاذفات قاذفات بدون رؤوس كتب سوداء صغيرة |
Yer mantarına benim o kadar alerjim olsa ve yiyeceğimin üstünde duran küçük siyah şeyleri görseydim garsona söylerdim. | Open Subtitles | لا يملك قضية أنظري, إذا كنت شديد الحساسية من الفطر و رأيت أشياء سوداء صغيرة ,متناثرة بطعامي |
Gözünde küçük siyah bir benek var. Güneş ışığında daha kötü oluyor. | Open Subtitles | انها ذرة سوداء صغيرة في عينك انها أسوأ في ضوء الشمس |
küçük siyah tohumu çevreleyen lifler yenmez. | Open Subtitles | الألياف المحيطة بكل حبّة سوداء صغيرة غير سائغة |
Sırtını küçük siyah çizgilerle doldurmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أتحرق شوقًا كي أملأ ظهره بخطوطٍ سوداء صغيرة. |
Mavili kırmızılı bir t-shirt giyiyordu. Ve küçük siyah bir gözlük takıyordu. | Open Subtitles | يرتدي قميص أزرق و أحمر و نظارة سوداء صغيرة |
İçinde, küçük siyah bir çanta vardı. | Open Subtitles | بداخلها، كانت حقيبة سوداء صغيرة |
Küçük, siyah bir valiz tekerlekli. | Open Subtitles | إنها حقيبة سوداء, صغيرة, و مزودة بعجلات |
Çünkü biliyorsunuz, bir parça müziğe baktığınızda -- örneğin, eğer sadece şu küçük motorsiklet çantamı açabilirsem -- buradaki, umarım, üzeri küçük siyah noktalarla dolu sayfanın üzerinde bir parça müzik var. | TED | لأنه، تعرفون، عندما تنظروا الى قطعة موسيقية -- على سبيل المثال، إذا فتحت فقط حقيبة دراجتي النارية -- التي لدينا هنا، على أمل، قطعة موسيقية مليئة بنقاط سوداء صغيرة على الصفحة. |
Küçük, siyah bir çakıl taşı. Tanrım! | Open Subtitles | يا إلهي، إنها حصاة سوداء صغيرة! |
küçük siyah siyah parçalar. | Open Subtitles | قطعة سوداء صغيرة. |